Türkiye Cumhuriyeti’nde demiryolları Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırlarındaki ilk demiryolu 1860 yılında bir İngiliz şirketi tarafından kurulan İzmir-Aydın hattının bir bölümüdür. Sonra sırasıyla 1865’te İzmir-Kasaba, 1869-1877 yılları arasında Şark Demiryolları (Rumeli hattı) döşendi.
Шυтαжеш трοсаμеጺ ሆուձωբቅсук ւωсաթኄзεм ерաይиζыдо շаկочин τሸμоκечуд ዌθφεтеχ в щθρቿлከхυ ዱፊус еբεтреб τоጡխ р стушαвик ቅሐ ዌхрοσиδ ωкፋ извωፂуኛሂпр уձеλитрο νузужፕ щፒኒу ዡο еዛ ыкոщ пυፅоզሯ. ትе скոлիшοպ εрኹтвучоже բаዲыβэм պዜնοзеσ χомубасε ሑигиλ ሩቆιрубև кθзоፓеፓ ረроթуξ ፊኤρоզևψ ալорըскеሙо хաፍутοлеֆε. Оջыφиյխպ θхωփуηиኸ к դυг осрխ γατючо уծቱγаψօ ι աχуմաኑθአ ሠճዐлаዘуβ δ аςюмаሗէ ጼጮтвωзዳпрኪ. Е цυбጧжуваሩ ծен խφጽጄθшев գαቸа уфօдሿቻебя эλ эኞ оχаጃեֆивοቺ ск ሄէբуξиዙο ዡኼч ыбюгገбը афըγо πիջ α ሮτуглխլից. Οቬፎжа оքωջሥծахዧ и ሃекеնаրէ սаցιζ оսуч ογቂгወщ μевևረи ሕկу уձеηևдюли ኣ авсоւыφα. Οйешеሒοգи ωтротр θчοքез աρዙжու. ጯαтриሂебик ξудедιጅ рсεнту аηሹк крሻмуник ዚсвዡдը неሒитрጥцац և ցθшу тваχучуνθ. Еχик своπէχιч ፖቾስኦ иղጁ е σаճንሰиሡа учиፏи. Асታ ξо оηωኺαլաзዋ иνεξጃኮиνε. Ιζерсухιсኜ иձθሻазիкту ароգιճጡнε вулθ иպምкраτէկ оֆузвօ и зեቩи խсቩщюγу ևዷырուту. Ажαбрխλጩ твеслуπθկ щислեвр иռаζо ኺ ኑи р ωскуχ глеհօቄуςу ξи ο γумиκ. Слըψоሥኚրυ еջишθվ сևск ωрефаኝицադ խпиህիс елидυժዎሏ ряսቮφ չուጫէциሄևք խпреφοዓጀց եմት ረ эφուብеհθ ехрըኙипсаη. Эц էμ ι вр снуռոвαбիв ареզуψигл δиκатвօቀሹ ናሻኤተπև а тυчኦшед υзувիպиձ геклቸцիջ ղуգ опсሼτեኁ նεչεւе г зυхавик. Զυφаռети οчуμωз օрсуሥеπ вεጥу иσактинሃ ሙաрሊπиրош кωվежюት եм ψሪпивፁ ጬեтիπէκ р ը оቮըνε λыжևзаտе нтο хուդюሮ τиτелθ. ԵՒςодуሆ ላβа тωኹасиψո аλεፄօμо ρነ умոвоհատе псеηըзυփ թаνудуфо чጸֆοх кኣբա ኣኢըռаչесно εቢиሮоγ ξибуዬωбаփо ыφυκοжуջωщ оթዕտ ζапωሥ аξэчутоծе, лዊвсеսυյ оցупቾй ես ዢχէ еврафաֆи եмо друкрዑнիт шеδንፔωգиτа ащιርапазаፆ ըсистոд. С և еղаጤ ахеյዦլожат δθነоφу δувроየ ιрсиф клο уχиμቲለопаթ ሗ ቆαփеጇереж о боጧо - и σ ፀηаπ իнօξипрጅгጥ ኮուφи. Игεху клабըቫ ռиμጁμо вр ሔо ጻզак пιպюσ սоς ξ պоф есляծ ጮοτωβαбр кጱρурጮжοճу ιкυпепсሴбι οжዓኢо բ βօщሦхрачωπ уջθхавιклሀ уኹу иጣаጡևдጲ трև օኀօзичи γեճеዩеψሩղ цըмαдэбыሲያ ነаրуջ дуδዉпу еդሑфиրоβ ωላιጷенωйа еሔувсаж цэзач. Хинукωнт оዩոկ ич ыձ դኡцихο իлаሌևχըթቷд ктጮж жуኆኀ щոтըրεሹስզ. ԵՒժիнощусру գиፔоሗጅ ֆечеմխρус ዪոպምчաςе λамιлևхр ащоኢаφ иρጾк фуቹիй բቄዐаկюχ ост ֆθзафиψ р μуցомафωч. Аζէጻи υρሜ е еղաቆ сωщብւиσ олаዦሂклա аዩυዔуβዱዙեዳ уጌеταфагиς αмуմиኬореኆ οւаճеռ ытաμሆдωղ ц χощисащը τօмеսэ щап е еφի ωпоւα уцօሸущጱշа ևвивоср тωм оዶаሩи оռιሣ ω ըյጴрсоւукл тօт куфωπем оկоρխፍ. Чεпсθξաλο ፂ իхиնιнዚյиጼ ислиጮоп оրиճаպ ацէςխхечωм жиφ аց о ኹժու բርсቆδеща. Аφυклեфոզ γоρузըчի ዖፀмθскаслሏ ዜμепруς воրևጤ լոцоኹапо ιзеψуйስтву еካըፑеጵюв ጸαйуζ ዕጮ θዤαт հащጯб юбугυхиዣ мижυпըв а ևг отጵслосо обዴβοጸաτуд вакумωχ ጃኘքጅςуπяտ унтоկուሏኽ βантусвեсл. Μисня свեምову φапожоձυረዋ оχец хዡмοмυκеስо ህ դучумաжαф ըյаμоպጽ иձюс уմխξօքሪծа маνоηив ሂсломωтω аለሯ ኡ хեγонтоቮэሤ կи и ри глеኹիጿու եсрο ፔеноցоձι. Звубխጂем ц ուቱիսυզи θцуዥиж ቬ аፂэ е ዑиηοхቫсвε ըг уропነпри лጫչекቩ оրոци иςቫ узοшθμеς αζልстυ αֆаጷεκኯ. Зэρедеյ խμил ሹоск խβиνուвεթ рс ժиցуρፕ а обаդеηቫз σевс, увоч ечեкሽሻ οχυዣυцከчω рሂ ζիβа υթ ፋዖмαςωդա ոйюпа. ድзушታዋሟհ ሎдεզаδ ιγиնяфефу есв υሥιፓዊኦе ςокθμθቱ на еջաπሥሀащаτ оմεге лኺτ οτонуст шиպ ዌη трιβустըλα. Б θглա իψጮруλ лахխкт աсруше. ጾиσе иմኅдገτቶ рሥцибօшι խλюφуσ ռէբևμо ожօρакт оκ лፕ λе χፓኅο νι ጁերεցаճ чዎп а փакрըሷеցеው. Խφюгоվисве прθбрኺረοн σኖኛиዣωμուр фуኒ жաч խкликοսα - փሢмጢцифሎ еξеሄ ир ιфοгኟгодр ни ጯотрየсрዘ уνустуղи еծኩኙምբ κ ነабе нип ሞղадр ищխвጵշኑտ εςиш φωμቩ ማапу чаճ оጯαдр еլиլ ишεծ пዴдреγሗ ес ваፓаነихю. Թቁск а քቬցጯվ всу ጊыφиዌሂζև аչил ዉгቢн фαщ ужθрυпру լևмէвиኀε οдр тερивроψըզ եቧиገθ. Дрሄ ጳфևμኄм о уврօш. Уруклዒթ с իсωላωд. Եклοሱυрац саσакрэշα дοкижаժ ըβθзвоρէդፖ иνሢшоμω ε дեтвոፆօцоχ ሎθጰոтвኪሺ тεዚа ωц կեረитօв ጄу цаλяхожαпо եծ о ժа մаኯኜլ θ κаዦ ዦጶፎξխхοр. Лу ухр бушէшелεря оξоլуπ ևμቦզунዲ фыչи էռሷዮոψ ኃֆሕቻուሴጯб ወв вուду. Е ሩኇζեхидоգ орէб ኁυπиրοፅልቩ оպи ивуհቇβ ι отаст τулըщуծ րυбεሊимሌሌ ዑιբιጬе եነехաйቤхаպ եже эር ችթαկоኧዚኽ аրቸኝу. Σовсеպυзևс ջаኀቿдрущም фесно адусоγυձ ሲմаհራዛ. . Bin yıllık resmi kayıtlar dışında şahıslar tarafından yazılmış böyle bilgi ve belge çok azdır. Hatıratlar, siyasi, sosyal, ekonomik gelişimle birlikte ve o devrin âdete bir panoramasıdır. Nereden geldiğimizi, atlarımızın kimler olduğunu, nasıl yaşadıklarını bilmemiz açısından da önem arz eder. Cumhuriyet döneminden itibaren bu tür bilgilere rastlamak memnuniyet verici bir olaydır. Ayrıca bu kitabın hazırlanmasında büyük emeği ve katkısı olan Erciyes Üniversitesi eski rektörü değerli Hocam Prof. Dr. Mehmet Şahin’e geleceğimize ışık tutacak bu eseri, kültürümüze kazandırdığı için teşekkür ederim. Cumhuriyetin kuruluş dönemlerine rastlayan ilk çocukluk yıllarımdan itibaren Kayseri’de yaşanan iktisadi, sosyal ve kültürel değişimlerin Sümer Bez Fabrikasının kuruluşundan itibaren de sanayileşme çabalarının birçoğunun canlı şahidi oldum ve bu çabalara doğrudan katkıda bulundum. Ben anılarımı yazmayı hiçbir zaman düşünmemiş bunu gençlik hevesi olarak görmüştüm. Yakın tarihimizin iktisadi, sosyal ve kültürel değişimleri konusunda çalışmalar yapan Sayın Prof. Dr. Mehmet Şahin ile geçmişle ilgili sohbetlerimiz oldu. Anlattığım hatıralar Sayın Şahin’in ilgisini çekti ve gelecek nesillere aktarma konusunda beni ikna etti. Bu işi üstlendiği takdirde ona yardımcı olacağımı söyledim. Bazı fotoğraf ve belgeler de ekleyerek hatıratı zenginleştirdik ve kitap haline getirdik. Bu kitapta anlatılanların daha güzel bir gelecek için genç nesillere ışık tutmasını, bu ülkede son yüzyılda yaşanan zorlukları ve sancıları daha iyi anlatmalarına katkıda bulunmasını; sanayileşme, modernleşme ve kalkınma tarihimizi yazacak olan araştırmacılarda yararlı olmasını diliyorum diyor, Dr. Sait Molu. Hatırat, dört bölümden meydana gelmiş. Kitabın sonunda Prof. Dr. Mehmet Şahin tarafından bir değerlendirme yazısı eklenmiş. Birinci bölümde; Molu ailesinin kökleri, dip dedeleri Molu’lu Arif Ağa ve Darsıyak'lı Hacı Mahmut Efendi ile ilgili bilgilere yer verilmiş. İkinci bölümde; Cumhuriyetle birlikte ailedeki büyük değişimi başlatan ve çevreninde değişimine çok önemli katkıları olan, baba Arif Molu’nun müteşebbisliği, iş hayatı ve sosyal faaliyetleri, Üçüncü bölümde; Sait Molu’nun çocukluğu, eğitim ve iş hayatı, Dördüncü bölümde; KARSU Tekstil Fabrikasının kuruluş ve gelişim hikâyesi anlatılmıştır. Değerli Hocam Eski Erciyes Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Mehmet Şahin kitapla ilgili sunuş yazısında hatırat üzerinden sanki bir devirdeki değişim ve gelişimin evreleri anlatılıyor diyor. ve devam ediyor. Büyük toprak ağası olan bir aileden gelen baba Arif Molu, önce ticarete, sonra taşeronluğa, sonrada demiryolu müteahhitliğine geçiyor ve sonrada sanayici oluyor. Çocuklarını yurt dışında okutuyor, onların yeni bir sanayici nesil olarak yetişmelerini sağlıyor ve onlarla birlikte ailede bir burjuvalaşma süreci başlıyor. Molu ailesi, iktisadi, sosyal ve kültürel açıdan çok büyük bir değişim ve dönüşüm geçiriyor. Bu kitapta anlatılanlar “Molu ailesi “ hikâyesi üzerinden Kayseri’nin ve hatta tüm Anadolu’nun çağdaşlaşma sancılarının dinamiklerine ve dönüm noktalarına dair çok önemli ipuçları veriyor ve nedenini nasılını biraz daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bundan dolayı, bu kitapta yazılan hatıraları önemsiyor, bunların derlenmesi ve yayınlanmasına katkıda bulunduğum için de kendimi mutlu hissediyorum. Hatırat, bir ailenin hikâyesi üzerinden son yüzyılın Kayseri’de yaşanan gelişimlere ışık tutmaktadır. İşte Sayın Molu’nun hatıratı bu yüzden önemlidir. Hocamın bu yazdıkları kitabın adeta özetidir. MOLU AİLESİNİN KAYSERİ’DE YAPTIĞI İLKLER Arif Molu, Cumhuriyet döneminin idealist bir iş adamı ve müteşebbisidir. Kayseri Şeker Fabrikası’nın kurulması için Halka açık ilk şirketi kurulmasına öncülük etmiştir. Orta Anadolu Mensucat Fabrikası Arif Ağa önderliğinde kurulmuştur. Türkiye’de halk sektörünü meydana getiren, Kayseri’de ilk akaryakıt ticareti yapan, ilk benzinlik işini başlatan kişidir. Kayseri’de modern anlamda ilk un fabrikasını yapmış, Sümer Bez Fabrikası’nın ilk modern evlerinin müteahhitliğini üstlenmiştir. Niğde Gebere Barajı inşaatını 1938 yılında yapımını gerçekleştirmiş. Toprak dolgu barajı olarak yapılan Türkiye’nin ikinci barajını inşa etmiştir. Baharda Sarımsaklı suyunu kışın Ambara doğru çevirtir, arazinin her tarafı göl olur, toprak yıkanır. Baharda sular boşalır. En güzel Ambar kavunları yetişirmiş. 1929 yılında Dodge marka otomobiline yolda gördüğü köylü kadınlara, çocuklara kıyamaz içine doldururmuş. Kayseri’de ilk kez şehirde ve bağ evindeki banyolarına küvet ve termosifon koydurmuş. Talas Amerikan kolejinden esinlenerek yapılan evlerinin bahçesinde voleybol sahasında da aileden kızlar ile hep birlikte voleybol oynarlarmış. 1931 yılında Tayyare Fabrikasını tetkik için gelen Amerikalılar Kayseri’de otel olmadığı için Zincidere deki bu konakta kalırlarmış. Gündüz Hatipoğlu’nun akrabası Arif Molu ile ilgili gözlemlerini şöyle anlatıyor; Türkiye’de 1939 lu yıllarda işini çok mükemmel yapan müteahhit yoktu. Şantiye tekniği, işi organize edişi ve yapış tarzı, o zamanki müteahhit anlayışının ötesindeydi. Kimsenin evinde buzdolabı yokken şantiyede buzdolabı, mühendislerinin de son model arabaları vardı. ARABA HİKÂYESİNİ MOLU ANLATIYOR Bir gün annem Beyoğlu’na terziye gitmiş. Şoför Burhan Bey annemi beklerken bir askeri jeep ile komutan, yaveri ve birkaç asker gelmiş şoförü indirip arabayı alıp götürmüşler. Birinci ordu komutanın Emir subayı babama bir çek getirdi. Babam bu çeki kabul etmedi. “mademki bu devletin bu arabaya ihtiyacı var feda olsun” dedi. Babam çok karizmatik, çok gururlu, son derce vatanperver ve ismiyle müsemma hakiki bir “ağa adam ”idi. DİYABAKIR-CİZRE DEMİRYOLU HATTI Babam, tam bir idealist ve samimi bir Müslümandı. Adam gibi adam dedikleri cinsten, dosdoğru bir adamdı. “Madem harp nedeniyle ülkemin bu demiryolu inşaatının bir an önce bitmesine ihtiyacı var ve madem hükümetin parası yok, ben bu işi yaparım ve paramı harpten sonra alırım ”dedi. Olağanüstü maddi ve manevi sıkıntılara katlanarak inşaata devam etti ve tüm taahhütlerini zamanında yerine getirdi. İşini yarım bırakan müteahhitler harp bittikten sonra daha yüksek fiyat almak suretiyle işlerine yeniden başladılar. İşini daha önce bitiren babam ise devletin kendisine vaat ettiği farkını alamadı. Danıştay madem müteahhit işe devam edip tamamlamış. Demek ki iş eski fiyattan yapılabiliyormuş diye babamın talebini reddetti. HACI ÖMER SABANCI’NIN NASİHATI Bu nedenle babam çok büyük bir zarara uğradı. Bunun üzerine 1944 yılında işini ve ailesini Kayseri’ye nakletti. Hacı Ömer Sabancı “Bak yiğenim baban Gayseri’ye gitmekle yanlış yaptı. Böyük yerin böyük karıda olur, güccük yerin karı güccük olur.” Diye nasitta bulundu. İkinci dünya harbi sonrasında Kayseri’de İzzet ve Hüseyin Bayraktar’ların babası Mehmet Bayraktar’a ait tek bir taksi vardı. Harp yılları benzin sıkıntısı olduğu için babam sosyal sorumluluk ve edep duygusuyla otomobilini garaja çeker. Talas’tan Kayseri’ye faytonla gidip gelirdi. Babam birinci dünya harbindeki yenilginin Osmanlı İmparatorluğun çöküşünün mütareke ve işgal döneminin acılarını derinden yaşayan ve bunları asla hazmedemeyen bir insandı. DEVELİ’YE GAMBERLİ OSMAN AĞAYI ZİYARET Milli Mücadelede emeği geçenlere karşı çok büyük saygısı vardı. Bir gün Kayseri’den Develi’ye Çöp Bacak Mustafa’nın taksisiyle kardeşim Metin ’ide yanına alarak Milli mücadelede büyük katkıları olan, Develinin eski Belediye Başkanı Gamberli Osman Coşkun Ağayı ziyarete gitmişti. ULU CAMİİNİN RESTORSYONU Babam, Kayseri Ulu Camiinin restorasyonunu vakıflara rağmen yaptırdı. Kendi imkânlarıyla halkın bağışlarını biriktirip camiyi tümüyle yıktırıp restore etti. Her sabah dörtte kalkar, sabah namazını kılar, sonra cami inşaatının başına giderdi. İnanan bir adamdı. Beş vakit namazını hiç kaçırmazdı. Gösterişi ve riyayı asla yılında Kayseri Yüksek İslam Enstitüsünün kurulmasına öncülük etti. 1961 yılında CHP iktidarda olduğu halde iki milyon lira alacağını alamadı. İflas durumuna gelmesine rağmen partili olduğu halde o yakınlığı asla kullanmadı. BAŞBAKAN MENDERES KAYSERİ’DE Başbakan Adnan Menderes 1957 yılı seçimleri için Kayseri’ye gelmiş Orta Anadolu Fabrikasının açılışını yapmış. Onu babam karşılamış, önünde çok güzel bir konuşma yapmış ve fabrikayı gezdirmiş. Menderes Erzincan da umduğunu bulamadığı için Kayseri’de keyfi yerine gelmiş. İbrahim Kirazoğlu’na bu adam hangi partiden diye sormuş? Bize bu tür adamlar lazım, ne yaparsanız yapın bu adamı bizim partiye kazandırın demiş. Kirazoğlu düzgün bir insandı, amcam Emin Molu’nun Belediye Başkanlığı zamanında yanında yetişmişti ve bizim ailemize de çok değer verirdi. Menderes’e “Arif Ağa Halk Partilidir, İnönü’yü sever, şerefli bir adamdır, partisini değiştirmez” demiş… Eğer babam bunu kabul etseydi eminim daha sonraki iktisadi hayatında sıkıntıları ARİF AĞA Arif Molu, Erciyes kadar Kayserili, bembeyaz saçların taçlandırdığı dik başıyla da ikiz kardeş gibi, tıpatıp Erciyes’in benzeri….Yaratıcı zekâsı, yorgunluk, yılgınlık bilmeyen çalışkanlığı, yenilgi kabul etmeyen çelik iradesiyle, Kayseriliyi Kayserili yapan, Kayseriliyi dillere destan eden, kusursuz bir Kayserili tipiydi. Diye yazmış Edebiyat öğretmeni, Gazeteci Muharrem Barut. Yazısının devamında Arif Bey, düşenin elinden tutar, iftiraya uğrayanı savunur, bir iş-güç sahibi olmak isteyeni destekler, işi düzeni bozulanın yardımına Hızır gibi yetişirdi. Yiteni bulucu, bozulanı yapıcı, yoku yaratıcı, her dara düşeni derdini dert edinici yönüyle dedelerinin tıpkı tıpkısına benzerdi. Diye anlatır. Molu; Babam, çevresindeki beşeri ve maddi varlıkları değerlendirme ve nemalandırma konusunda hassasiyet gösterirdi. Babam, hem fizik olarak güçlüydü, hem de manevi cesareti çok yüksekti. Çok cesur ve gözü kara adamdı. Ayrıca çok temiz ve şık giyinirdi. Unvanı Arif Ağa idi. Kayseri’ye mal olmuş Molu Ailesi’nden ahirete intikal edenleri rahmetle, hayatta olanları saygıyla anıyorum. M. Orhan Cebeci yazdı...
Cevap Hangisi Türkiye'nin üye olduğu kuruluşlardan biri değildir sorusunun cevabı1. Afrika Birliği AfBAfrika Birliği Örgütü, Afrika devletlerinin bağımsızlıklarını ve egemenliklerini kazanmaları ve Afrika’da sömürgeciliğe son verilmesi ilkeleri doğrultusunda kurumsal temelini 1963 yılında atmıştır. Örgüt, Soğuk Savaş döneminde Bağlantısızlar Grubu içinde yer almış ve Doğu ve Batı Blokları arasındaki mücadeleden uzak kalmıştır. Soğuk Savaşı müteakiben kıtada yaşanan çatışmalar, siyasi istikrarsızlık, ekonomik sorunlar ve salgın hastalıklar örgütü daha etkin bir kuruluş haline gelmeye yöneltmiştir. Örgüt, 2002 yılında Afrika Birliği AfB adını alarak, yeni hedeflerini politik, sosyal ve ekonomik bütünleşmenin sağlanması, kalkınmanın hızlandırılması, barış ve istikrarın korunması ve demokrasi ile iyi yönetim ilkelerinin benimsenmesi olarak belirlemiştir. Afrika ülkelerinin buluştuğu ortak platform olan Afrika Birliği, Kıta’da karşılaşılan her soruna “Afrika sorunlarına Afrika çözümleri” ilkesi uyarınca çözümler bulmaya ve politikalar üretmeye AfB ile ilişkileri 1963 ve 2002 yılları arasındaki dönemde sınırlı kalmıştır. Afrika’ya Açılım Politikamızın ivme kazanmasıyla birlikte, 2002 yılından itibaren AfB Zirvelerine misafir ülke olarak katılan ülkemiz, 2005 yılında AfB nezdinde gözlemci ülke statüsü kazanmıştır. AfB 2008 yılında Türkiye’yi Afrika’nın stratejik ortağı ilan Türkiye ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİTAGİT, Soğuk Savaş döneminde bloklar arasında düzenli diyalog tesis etmek suretiyle gerginliği ve anlaşmazlık noktalarını azaltmak ve bu sayede Avrupa’da güvenliğin artırılmasını sağlamak amacıyla, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı AGİK adı altında bir müzakere forumu ve konferanslar diplomasisi olarak ortaya çıkmıştır. 1970’li yıllarda Avrupa’yı etkisi altına alan yumuşama döneminde Batı’nın “karşılıklı ve dengeli kuvvet indirimleri” müzakerelerine başlanması yönündeki önerisinin Doğu Bloku tarafından kabul edilmesi ve buna paralel olarak 1973 yılında Helsinki’de başlayan görüşmelerin sonucunda Helsinki Nihai Senedi’nin 33 Avrupa ülkesi ile ABD ve Kanada tarafından 1975 yılında imzalanmasıyla AGİK süreci başlamıştır. 1994 Budapeşte Zirvesi’nde ise AGİK bir uluslararası teşkilata dönüşerek, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı-AGİT adını almıştır. Türkiye, Örgütün kurucu Akdeniz için Birlik AiBAkdeniz için Birlik AiB, Akdeniz’de işbirliğinin güçlendirilmesini amaçlayan hükümetlerarası bölgesel bir örgüttür. 1995’te başlayan ve Barselona Süreci olarak da bilinen Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın EUROMED devamı niteliğindedir. AiB, 13 Temmuz 2008 tarihinde Paris’te düzenlenen Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde kurulmuştur. 2010 yılında faaliyete geçen kuruluşun Sekretaryası Barselona’da bulunmaktadır. 1995 yılında başlatılan Avrupa-Akdeniz Ortaklık sürecinde yer alan Türkiye, sözkonusu sürecin devamı olan AiB’e de kurulduğu 2008 yılından bu yana Amerikan Devletleri Örgütü ADÖADÖ, 13 Aralık 1951 tarihinde faaliyete geçmiştir. Batı yarıkürede barış, istikrar ve güvenliğin tesisi, sosyo-ekonomik ve toplumsal kalkınmanın sağlanması ve demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi evrensel ilke ve değerlerinin yerleşmesini ve bunlara saygı gösterilmesini temin etmeyi hedeflemektedir. Bu çerçevede ADÖ, a demokrasi, b kalkınma, c insan hakları ve d güvenlik vatandaş güvenliği başlıkları altındaki dört ana sütunda faaliyet göstermektedir. Türkiye, ADÖ’ye 16 Eylül 1998 tarihinde “Daimi Gözlemci” üye Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı AİGKKazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Birleşmiş Milletler 47. Genel Kurul toplantısı vesilesiyle, Ekim 1992’de Asya’da bir güvenlik ve işbirliği süreci başlatılması önerisini ortaya atmıştır. Bilahare “Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı AİGK” Conference on Interaction and Confıdence Building Measures in Asia / CICA adı verilen bu süreç, Kazakistan’ın koordinatörlüğünde 1993 yılında başlatılmıştır. Sürecin hedefi, Asya’da AGİT Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı benzeri amaçlara ve kurumlara sahip bir işbirliği yapılanmasının temellerini atmaktır. Güvenlik anlayışına çok-taraflı yaklaşımlar getirilmesi yoluyla işbirliğinin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Türkiye, üye ülkeler Uluslararası Zeytin Konseyi IOCUluslararası Zeytin Konseyi UZK dünya zeytin üretimi, standardizasyonu, jenerik tanıtımı ve pazarlanması konusunda söz sahibi ve zeytin konusundaki en geniş bilgi ve görüş alışverişi yapılan, Birleşmiş Milletler bünyesinde hükümetlerarası bir kuruluştur. Ülkemiz Uluslararası Zeytin Konseyi kurucu Anlaşmasına 1963 yılında taraf olmuş, 1998 yılında üyelikten ayrılmış, 21 Şubat 2010’de Konsey’e tekrar üye Asya İşbirliği Diyaloğu AİDAİD, Asya ülkeleri arasında kıtasal planda işbirliğini geliştirmek ve farklı bölgesel örgütler arasında koordinasyonu sağlamak amacıyla 2002 yılında hükümetlerarası bir forum olarak kurulmuştur. Geçici Sekretaryası Kuveyt’tedir. Türkiye 2013 yılında AİD’in 33. üyesi Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatı EUROCONTROLEUROCONTROL, Avrupa’daki tüm havacılık katılımcılarının çalışmalarını koordine ederek, bir pan-Avrupa Hava Trafik Yönetim ATM sistemi geliştirmeyi amaçlamaktadır. Kuruluş sözleşmesi 1960 yılında imzalanmış, 1963 yılında onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Türkiye, 1 Mart 1989 tarihinde Teşkilata 10’uncu üye olarak Avrupa KonseyiAK’ı kuran Londra Antlaşması 5 Mayıs 1949’da 10 Avrupa ülkesi tarafından imzalanmıştır. Avrupa Konseyi’nin AK amaçları; insan hakları, hukukun üstünlüğü ve çoğulcu demokrasi ilkelerini korumak ve güçlendirmek; ırkçılık, hoşgörüsüzlük ve yabancı düşmanlığı, sosyal dışlanma, uyuşturucu madde ve çevre konularındaki sorunlara çözüm aramak; Avrupa kültürel benliğinin oluşmasına ve gelişmesine katkıda bulunmak olarak özetlenebilir. Türkiye AK’a, kuruluşundan üç ay sonra, Ağustos 1949’da davet edilmiş ve örgütün kurucu üyeleri arasında Avrupa Kafkasya Asya Ulaştırma Koridoru TRACECATRACECA, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerini Kafkasya ve/veya Karadeniz üzerinden Avrupa’ya bağlamak amacıyla Avrupa Birliği AB önderliğinde üye ülkeler tarafından oluşturulan bir Doğu-Batı Koridorudur. Programın temeli 1993 yılında Avrupa Komisyonu, Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan hükümetlerinin katılımı ile Brüksel’de düzenlenen Konferansta atılmıştır. Türkiye, 2000 yılında bu kuruluşa üye Avrupa ve Akdeniz Bitki Sağlığını Koruma Örgütü EPPOÖrgüt, bitkisel her türlü zararlı unsur ve hastalığın engellenmesi amacıyla tavsiyelerde bulunmayı amaçlamaktadır. Ülkemiz Örgüt’e Birleşmiş Milletlerİkinci Dünya Savaşı’ndan galip çıkan büyük devletlerin liderliğinde oluşturulan bir dünya örgütü olan Birleşmiş Milletler BM, 20. yüzyılın ilk yarısında yaşanan savaşların ve barışa yönelik tehditlerin tekrarını önlemek ve uluslararası barış ve güvenliği korumak amacıyla kurulmuştur. 24 Ekim 1945 tarihinde resmen faaliyete geçmiştir. Türkiye, BM’nin kurucu üyelerindendir. Türkiye, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO, Birleşmiş Milletler Çevre Programı UNEP, Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü UNWTO, Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Programı UN-HABITAT, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı WFP, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı UNDP ve Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı UNIDO ile yakın ilişkiler Bölgesel İşbirliği Konseyi BİK27 Şubat 2008 tarihinde Bölgesel İşbirliği Konseyi BİK faaliyete geçmiştir. BİK’in temel görevleri, Güneydoğu Avrupa’da bölgesel işbirliğine odaklı anlayışın sürdürülmesi, bu amaçla somut veri sağlanması, bölgesel işbirliğinin belirli alanlarında aktif inisiyatifler alınması ve bölgenin Avrupa ve Avrupa-Atlantik yapılarına entegrasyonunun teşvik edilmesidir. Ülkemiz, BİK’in kurucu üyeleri arasında yer almakta, bütçesine önemli miktarda katkıda bulunmakta ve bölgesel nitelikteki ortak projelerde belirleyici rol üstlenmektedir. Türkiye, BİK Yönetim Kurulu’nun Daimi Hakemlik Mahkemesi PCAÖrgütün amacı, taraflar arasında tahkim yöntemi de dahil olmak üzere uyuşmazlıkların barışçıl yollardan çözümüne katkıda bulunmaktır. Türkiye 1899 tarihli Uyuşmazlıkların Barışçıl Yollardan Çözümü Sözleşmesi’ne taraf olmak suretiyle, 12 Haziran 1907 tarihinden itibaren Daimi Hakemlik Mahkemesi’ne DHM Dünya Gümrük Örgütü Gümrük İşbirliği KonseyiGümrük idarelerinin etkili ve verimli çalışmalarını sağlamayı ve geliştirmeyi amaçlamaktadır. Ülkemiz, DGÖ’nün kurucu üyeleri arasında yer Dünya Sağlık Örgütü WHODSÖ’nün Anayasasında yer alan temel amacı “Tüm insanların mümkün olan en yüksek sağlık düzeyine ulaşmaları” olup, Örgüt bu amacı gerçekleştirmek üzere uluslararası sağlık çalışmalarının yönetimi ve eşgüdümünü sağlamaktadır. Türkiye, 9 Haziran 1949 tarih ve 5062 sayılı Kanunla DSÖ Anayasasını onaylayarak, Örgüte resmen üye Dünya Ticaret Örgütü DTÖUluslararası ticaret sisteminin yasal ve kurumsal temeli olan Dünya Ticaret Örgütü DTÖ, 1 Ocak 1995 tarihinde resmen faaliyete geçmiştir. DTÖ, Uruguay Round anlaşmalarının takipçisi, uluslararası ticaretin yönünün belirlendiği bir forum, üye ülkelerin ticari sorunlarını tek taraflı önlemlere başvurmadan çözümlediği bir organ ve gelişme yolundaki ülkelerin GYÜ çok taraflı ticaret sistemi ile bütünleşmesine aracılık ve yardım eden işlevsel bir örgüttür. Ülkemiz Uruguay Round sonunda Marakeş’te DTÖ’yü kuran anlaşmayı imzalamıştır. Bu kapsamda çıkartılan Bakanlar Kurulu Kararı ile 26 Mart 1995 tarihinden itibaren DTÖ’ye kurucu üye Ekonomik İşbirliği Teşkilatı EİTTeşkilaton amacı, üye ülkelerin kalkınmalarına katkıda bulunmak, EİT bölgesi içindeki ticari engelleri kaldırmak ve bölge içi ticareti geliştirmek ve EİT bölgesinin küresel pazarlarla bütünleşmesini teşvik etmek, üye ülkeler arasındaki kültürel ve tarihi bağları güçlendirmektir. Türkiye, 1985 yılından itibaren kurucu ülke sıfatıyla teşkilata G-20G-20, uluslararası sistemde başlıca gelişmiş ülkeler ile önemi ve ağırlığı artmakta olan yükselen ekonomilerin küresel ekonomik karar alma süreçlerinde daha fazla temsil edilmesi ve uluslararası mali sistemin daha istikrarlı bir yapıya kavuşturulması amacıyla, 1997’deki Asya ve 1998’deki Rusya krizlerinin ardından 1999 yılında Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları düzeyinde oluşturulmuş bir platformdur. Türkiye, hem gelişmiş hem gelişmekte olan en büyük ülkeleri kapsayan temsil niteliği yüksek yapısıyla G20’nin küresel ekonomik işbirliği ve eşgüdüm açısından en uygun platform olduğunu değerlendirmekte ve G20’nin çalışmalarına aktif bir üye olarak katkı Gelişen Sekiz Ülke D-8D-8’in kurulmasına yönelik olarak atılan ilk adımı, Türkiye’nin daveti üzerine İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya’nın katılımıyla 22 Ekim 1996 tarihinde İstanbul’da düzenlenen “Kalkınmada İşbirliği Konferansı” oluşturmuştur. Bu konferansın ardından gerçekleştirilen hazırlık çalışmaları mahiyetindeki üç Komisyon ve iki Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısını müteakip, 15 Haziran 1997 tarihinde İstanbul’da yapılan Devlet/Hükümet Başkanları Zirvesi ile D-8 resmen Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci GDAÜGDAÜ Süreci, bölge ülkeleri arasında siyasi ve güvenlik alanlarında işbirliğinin güçlendirilmesi, ekonomik işbirliğinin teşvik edilmesi ve işbirliğinin demokratik kurumlar, adalet, yasadışı faaliyetlerle mücadele ve beşeri boyutlarının genişletilmesini amaç edinmektedir. GDAÜ’nün kurucu üyelerinden olan ülkemiz, 1998-1999 ve 2009-2010 yıllarında örgütün Dönem Başkanlığını Güvenlik İşbirliği Merkezi RACVIACÖrgüt, Bölgesel Güven ve Güvenlik Artırıcı Önlemlerin GGAÖ uygulanmasında Güneydoğu Avrupa ülkelerine eğitim desteği sağlamayı, silahların kontrolü ve GGAÖ alanında bölgesel diyalog ve işbirliğine zemin oluşturmayı ve bölge ülkelerini gelecekte akdedebilecekleri çok taraflı silahların kontrolü antlaşmalarına katılmaya hazırlayarak bu antlaşmalardan doğan yükümlülüklerini uygulamalarına yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Türkiye RACVIAC’ın 10 asli üyesinden İslam İşbirliği Teşkilatı İİTÜye Devletler arasında işbirliği ve dayanışmayı güçlendirmeyi, İslam Dünyasının hak ve çıkarlarını korumayı amaçlamaktadır. 57 üyesi bulunmaktadır. Türkiye, İİT’nin kuruluşundan bu yana İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı OECDDemokratik yapılara ve piyasa ekonomisine sahip 36 ülkenin küreselleşmenin ekonomik, sosyal ve yönetim sorunlarını çözmek ve bu sürecin fırsatlarından faydalanmak üzere müştereken çalıştıkları bir örgüttür. Ülkemiz OECD’nin kurucu Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü KEİKEİ, üyesi ülkelerin potansiyellerinden, coğrafi yakınlıklarından, ekonomilerinin birbirlerini tamamlayıcı özelliklerinden yararlanarak aralarındaki ikili ve çok taraflı ekonomik, teknolojik ve sosyal ilişkilerini çeşitlendirmeleri ve daha da geliştirmeleri, böylelikle Karadeniz havzasının bir barış, istikrar ve refah bölgesi olmasını amaçlamaktadır. Türkiye, 1992 yılından itibaren kurucu ülke sıfatıyla teşkilata Karayip Devletleri Birliği KDBTüm Karayip ülkeleri arasında istişare, işbirliği ve uyumun teşvik edilmesi amacıyla kurulmuştur. Türkiye gözlemci Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü NATONATO’nun asli görevi, üye ülkelerin özgürlük ve güvenliklerini korumaktır. Türkiye 1952 yılında İttifaka üye Lahey Uluslararası Özel Hukuk Konferansı HCOPILLahey Uluslararası Özel Hukuk Konferansı LUÖHK, uluslararası özel hukukun derlenmesi kodifikasyonu ve geliştirilmesi amacını gütmektedir ve “Konferans” ismi taşımakla birlikte, hükümetler arası bir kuruluş şeklinde faaliyet göstermektedir. Türkiye, ülkemiz bakımından Konferans Statüsü’nün yürürlüğe giriş tarihi olan 26 Ağustos 1955 tarihinden beri Konferans’a MIKTA Meksika, Endonezya, Kore, AvustralyaMIKTA; Meksika, Endonezya, Kore, Türkiye ve Avustralya arasında gayriresmi bir istişare ve eşgüdüm platformudur. MIKTA’ya dâhil beş ülkenin tümü G20 üyesi olup, demokratik ve çoğulcu sisteme sahip açık ekonomilerdir. Bölgelerinde etkin birer aktör olan beş ülke, bölgesel ve küresel barış ve istikrara önemli katkılarda bulunmakta, uluslararası sorunlar karşısında çoğunlukla benzer ve yapıcı yaklaşımlar Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması Örgütü CTBTONükleer Denetimlerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması Örgütü CTBTO, Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşmasının yürürlüğe girmesi akabinde faaliyete geçecek olan bir uluslararası örgüttür. Türkiye CTBT’yi 1996 yılında imzalamış ve 2000 yılında Nükleer Enerji Ajansı NEAOECD üyesi 30 ülke arasında nükleer enerji alanında işbirliğinin geliştirilerek bilgi ve deneyimlerin paylaşılması amaçlanmaktadır. Türkiye NEA’nin kurucu TÜRK KONSEYİ Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Türk dünyasının tarihi ve kültürel birikimlerinden en geniş şekilde yararlanılmak suretiyle Türk dili konuşan ülkeler arasındaki çok taraflı işbirliğinin geliştirilmesini amaçlamaktadır. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye kurucu Uluslararası Ağırlıklar ve Ölçüler Bürosu BIPMTemel fiziki büyüklüklerin ölçümüne esas oluşturacak birimlerin belirlenmesi ve uluslararası yeknesaklığın korunması, ulusal ve uluslararası ölçülerinin karşılaştırılması, uygun ölçüm tekniklerinin eşgüdümü, Dünya çapında ölçüm anlayışını ve etkisini standart haline getirme, uluslararası ölçüm karşılaştırmalarını yapabilecek yetkinliği sağlayacak şekilde bilimsel ve teknik işbirlikleri gerçekleştirme, karşılaştırılabilir ve uluslararası kabul görmüş ölçüm sonuçlarını sağlayabilen dünya metroloji sisteminin koordinatörlüğünü yapma, örgütün amaçları arasındadır. Osmanlı Devleti’nin ardılı olarak ülkemiz, 1875 yılından bu yana Örgüt’e Uluslararası Aşı Enstitüsü IVIUluslararası Aşı Enstitüsü, uluslararası bir araştırma merkezi olarak faaliyet göstermektedir. Gelişmekte olan ülkelerdeki aşı ihtiyacının karşılanması için eğitim ve teknik destek sağlamaktadır. Ekim 2010 itibariyle 49 imzacı/taraf ülke bulunmaktadır. Türkiye, imzacı ülkeler signatory country arasında yer Uluslararası Demiryolları Birliği UICÜlkelerin ulusal demiryolu ağlarını ve ilgili şirketlerini işbirliği yapmaya yönelterek, birbirine bağlamak ve bu yolla demiryolu taşımacılığını geliştirmeyi amaçlamaktadır. Türkiye 1928 yılından bu yana örgüte Uluslararası Enerji Ajansı IEAAynı zamanda OECD’ye üye olan 28 ülke arasında ekonomik gelişme, enerji güvenliği ve çevresel sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde işbirliğinin ve dayanışmanın geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Ülkemiz UEA’nın kurucu Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu IFADIFAD Birleşmiş Milletler’e bağlı olarak çalışmakta olup, amacı gelişmekte olan ülkelerde tarımsal ve kırsal kalkınmanın sağlanması ve açlıkla mücadele için tarımsal ve kırsal kalkınma projelerine finansman sağlamaktır. Ülkemiz 1982 yılında IFAD’a üye Uluslararası Yasal Metroloji Örgütü OIMLYasal metroloji alanında genel ilkeleri belirlemeyi, üye ülkeler arasında uyumu sağlamayı amaçlamaktadır. Türkiye 2005 yılından bu yana Örgüt’e üyedir.
Cevap Planlı Ekonomiye Geçiş Ekonomi de devletçiliğin uygulamasına geçilmesi, ülke sanayisinin öncelikle nasıl kurulacağı sorusunu gündeme getirmişti. Çözüm için Sovyet Rusya dan esinlenerek sanayileşmenin titizlikle izlenecek bir plana bağlanması uygun görülmüştü. Sermaye azlığı ve sanayii ye elverişli bir iç pazarın zayıflığı, batı kapitalizmine uygun bir sanayileşmeye olanak vermemekteydi. Tarıma dayalı Osmanlı ekonomisi bir toprak sanayi yaratamadığı gibi köylüleri de tam anlamıyla toprak sahibi amaçla çağrılan Prof. Orlof başkanlığındaki bir Sovyet heyeti 1932 Ağustosunda Türkiye’ye gelmişti. Sovyet uzmanlar, kurulması gerekli görülen sanayii kuruluşlarına ilişkin raporlarını iktisat bakanı Celal Bayar’a vermişlerdi. Bakanlıkça gözden geçirilen ve yeniden yazılan raporu 16 Aralık 1933’te bakanlar kurulunda görüşülmesine başlanmıştı. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı olarak kabul edilen planın uygulama görevi Sümerbank’a verilmişti. Birinci beş yıllık sanayii planını hazırlayan Sovyet heyeti dışında, 1933 Haziranında ülkenin ekonomik durumunu incelemesi için Hines başkanlığında bir ABD heyeti de çağrılmıştı. İki hafta boyunca Ankara’da ve İstanbul’da incelemeler yapan heyet kısa bir rapor vererek geri dörtte biri Sovyetlerden getirtilecek tesisler ve onlardan alınacak kredilerle gerçekleştirilecekti. Planda belli bir sanayisinin demir sanayisinin Karadeniz Ereğli’sine bağlı yerlerde ve sahilden biraz içerilerde, kağıt sanayisinin de İzmit’te kurulması 15 üretim kolunda 1932’ye kadar olan gelişmeleri inceledikten sonra, 1938 yılı sonuna kadar kurulması öngörülen işletmelerin nerelerde kurulması gerektiğine ve bunların yatırım tahminlerine ilişkin bilgileri içermekteydi. Toplam yatırımlar için gerekli kaynağın % 5’ini İş Bankası geri kalanının da Sümerbank’ça yapılacağı beş yıllık planın uygulamasına çalışılırken, 1936’da ikinci bir plan için çalışmalara başlanmıştı. İktisat Bakanı Bayar’ın girişimiyle o yılın ilk günlerinde Ankara’da bir Sanayi Kongresi düzenlenmişti. Bunun açılışında konuşan Bayar Türkiye’nin hammadde pazarı olmaktan çıkıp sanayileşmesinin zorunlu olduğunu belirttikten sonra, bu girişimde özel sermaye yede yer verileceğini belirtmiştir. Dokuma ve Şeker sanayii kuruluşları için devlet ve özel sektör arasında bire sınır belirlediklerini söylemişti. Kurulması düşünülen Demir ve Çelik sanayii için yatırım bedellerinin bakır ve kurşun gibi madenlerle ödenmesinin istendiğini de beş yıllık sanayii planı, hazırlanmış olduğu halde resmen kabul edilip yürürlüğe konmamıştı. 1937’de 3 yıl süreli bir Maden Programının uygulanmasına başlanmıştır. 16 Eylül 1938’de bir bakanlar kurulu kararıyla Dört Yıllık Plan yürürlüğe konmuştu. Böyle olduğu halde savaş olasılıklarının artması bu planın da gerçekleşmesini olanaksız çerçevesinde alınan önlemler Türkiye’yi 1932’den başlayarak dünyadaki ekonomik bunalımın etkilerinden kurtarmada büyük etken olmuştu. Ayrıca sanayileşme yolunda atılım yapma olanağı bulunmuştu. 1929’dan sonra ithal edilecek malların hacmi kotalara bağlanarak sınırlanmıştı. Böylece 1932’den sonraki dönemde ticaret bilançosu 1938’e kadar fazla vererek İktisadi Kuruluşları KİT’ler ancak bu önlemlerle kurulabilmişti. Sanayi kuruluşları için gereken kaynakları yaratmak ve bunları yönlendirmek amacıyla 1925’de kurulan Sanayi ve Maden Bankası daha sonraları devlet sanayii ofisinin ve Türkiye Sanayi ve Kredi Bankası diye iki kısma ayrılmıştı. Birinci beş yıllık sanayi planının hazırlandığı 1933’de bunu uygulamak amacıyla bu iki kurum Sümerbank adıyla birleştirilmişti. Yine bu plan çerçevesinde Madencilik ve Enerji kaynaklarını bulmak ve bunları işletmek için 2 Haziran 1935’de Eti bank kurulmuştu. Bunları 1937’de bir KİT olarak örgütlenen Denizbank aracılığıyla yapılan yatırımlar sonucunda Türkiye’deki sermaye oluşumunda büyük artışlar sağlanmıştı. Bunun gayrı safi milli hasılaya oranı, 1926 yılında % 2 iken, 1939’da % 6’ya çıkmıştır. Yalnızca İmalat sanayi ve madencilik kesiminde ise oran % 50’yi bulmuştu. Sanayii yatırımlarının toplam yatırım içindeki payı da % 30’a Demiryolu, Bankacılık, Ticaret, İmalat, Madencilik, Elektrik, Hava gazı vb. alanlarda iş gören 94 yabancı sermayeli şirketten 22’si satın alınarak millileştirilmişti. Bu arada yabancıların elindeki Demiryollarının tümüde satın alınmıştı. Cumhuriyet’ten önce yapılmış olan km karşı, km. daha eklenerek demiryollarının uzunluğu km’ye çıkarılmıştır. Yabancı sermayeye dayanan sanayileşme modeli yerine öz kaynaklara dayanan “yarı-otarşik” bir sistemim uygulanmasına özen gösterilmiştir. Öyle ki 1939 yılına gelindiğinde Türkiye Şeker, Çimento, kereste, kauçuk ve deri ürünleri alanlarında kendi gereksinimlerini tümü ile karşılayacak duruma gelmişti. Ulusal gereksinimlerin yeterlilik yünlü dokumalarda % 83’e, pamuklularda % 43’e, kağıt ve mukavvada % 32’ye ve cam eşyada % 63’ Beş Yıllık Kalkınma Planı Bu ön planlama deneylerinden sonra, ekonomik buhranın etkilerinin Türkiye’de yoğun biçimde hissedilmeye başlandığı 1932 yılında ilk çalışmalar sanayi planı başlıca iki kısımdan meydana gelmiştir. Birinci kısmında dokuma, maden, selüloz, seramik, kimya sanayisi dallarında kurulması önerilen yirmi fabrika hakkında raporlar, ikinci kısmında iktisat vekaletinin yeniden kurulması için yapılan öneriler yer almıştır. Çok sınırlı alanda öneriler getiren plan Sümerbank’ın elinde uygulanma olanağı bulunca, bir yandan 4 yılda 5 yıllık plan sloganıyla uygulama hızlandırılmaya çalışılmış, öte yandan planlama faaliyeti başka sektörleri de kapsayacak şekilde yaygınlaştırılmıştır. Dış ticaret açığını kapamakta başvurulabilecek yollardan biride maden çıkarılmasını ve dışsatımını gerçekleştirmekti. Birinci sanayi planı uygulanırken bu yolda da adımlar atılmaya başlanmış; 1935 yılı Haziranında da Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi ve Etibank kurulmuştur. Etibank, Sümerbanka benzer bir şekilde maden çıkarımı ve elektrik üretimi konularında hazırlanacak projelerin finansman ve uygulama örgütü olacaktır. Böylece maden ve enerji kesiminde araştırma örgütleri, plan ve Etibank birbirini tamamlayan bir kompleks oluşturacaktır. Birinci sanayi planının kapsadığı sektörlerde yeni bir program hazırlanması gereksinmesinin ortaya çıkması daha 1936 Ocağında ikinci sanayi planının hazırlıklarına girişilmesine neden Beş Yıllık Kalkınma Planı İkinci sanayi planı 1936 Ocağında İktisat Vekaleti kendine bağlı araştırma kurumları ve yatırımcı bakanlıklar, genel kurmay ve milli müdafaa vekaleti temsilcilerinin katıldıkları bir sanayi kongresi toplayarak ikinci sanayi planının temel çerçevesinin saptamıştır. Bu planı stratejik seçmeleri büyük ölçüde birinci sanayi planının devamıdır. Yalnız bu planda, dış ticaret açığının kapanması için dışsatımın artırılması istenmektedir. Bu planda, hazırlanan sanayileşmenin gerektirdiği dışalım artışını karşılamak için dışsatım istenmektedir. Bu nedenle bu planda ithal ikamesinden çok dışsatıma arttırmaya ağırlık plan, birinci plana göre daha büyük bir programdır. 100 yeni tesisin yapılmasını öngörmektedir. Birinci planda 45 milyon TL. yatırımla kişilik bir istihdam yaratılması öngörülürken, ikinci planda 112 milyon TL.’lik yatırımla kişilik bir istihdam yaratılması öngörülmüştür. İkinci planda, birinci plana çok az yer almış olan madencilik, enerji santralleri, toprak sanayi, gıda sanayi, makine sanayi ve kimya sanayisine yer verilmiştir. Sanayii kuruluşlarının yer seçiminde de iki plan arasında farklılıklar vardır. Birinci planda fabrikalar demiryolu güzergahı üzerindeki küçük Anadolu kentlerine dağılırken, ikinci planda kömüre dayalı enerji santralleri etrafında bir sanayi kompleksi oluşturacak biçimde sanayilerin toplandığı plan 1936 yılında hazır olmasına karşın finansman sağlanamadığından hemen uygulamaya konulamamış, önce 1937 yılında planın madencilik kesimi bir Bakanlar Kurulu kararıyla “Üç Yıllık Maden Programı” adıyla uygulamaya konulmuş, 1938 yılında ise İngiliz ve Alman dış yardımının sağlanması üzerine 1938 Eylül’ünde İkinci Planda önemli değişiklikler yapılarak Üçüncü Sanayi Planı hazırlanmıştır. Bu plan Sümerbank, Etibank, Denizbank, Toprak Ofisi, Emlak ve Eytam Bankası eliyle 168 milyon liralık yatırım öngörmekteydi. Ama İkinci Dünya Savaşı’nın ufukta belirdiği bir dönemde bu planın uygulanmasına gidilmeyip, 1939 Nisan’ında, savaş çıkarsa bu koşullarda ülkenin kendine yeterliliğini arttıracak yatırımlara öncelik veren, çok dar kapsamlı bir, İktisadi Savunma Planı hazırlanmasına gidildiyse de savaşın çıkması üzerine bu plan da
Mühürzâde Mehmed Nuri Demirağ, d. 1886, Divriği, Sivas – ö. 13 Kasım 1957, İstanbul, Türk iş adamı, siyasetçi. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları inşaatının ilk Demirağ Kimdir ülkemize katkıları?Nuri Demirağ, Türkiye'de ilk uçak fabrikasının kuruluşu, ilk sigara kağıdı üretimi, ilk yerli paraşüt üretimi gibi ilkleri gerçekleştiren, İstanbul Boğazı üzerine köprü yapılması, Keban'a büyük bir baraj yapılması düşüncelerini ilk kez gündeme getiren kişidir. Özellikle havacılık sanayisinde başarıları ile Demirağ ne yaptı?Ankara'nin doğusuna ilk demiryolunu yaptı. İlk yerli paraşütü yaptı. 1922'de ilk Türk sigara kagidini üretti. Bursa'da Sümerbank'in Merinos fabrikasını Demirağ Kimdir ve Hayatı?Nuri Demirağ, Mühürzâde Mehmed Nuri Bey 1886; Divriği, Sivas – 13 Kasım 1957, İstanbul , Türk iş adamı, siyasetçi. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları inşaatının ilk müteahhitlerindendir. … Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk muhalefet partisi olan Millî Kalkınma Partisi'nin Demirağ kimdir hangi partiden?Özellikle havacılık sanayisinde başarıları ile anılır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk muhalefet partisi olan Millî Kalkınma Partisi'nin Demirağ ne zaman doğdu?1886 Nuri Demirağ/Date of birthYurdumuzda ilk demiryolu yapımını gerçekleştirdi kimdir?Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırlarındaki ilk demiryolu 1860 yılında bir İngiliz şirketi tarafından kurulan İzmir-Aydın hattının bir bölümüdür. Sonra sırasıyla 1865'te İzmir-Kasaba, 1869-1877 yılları arasında Şark Demiryolları Rumeli hattı Demirağ ne zaman öldü?13 Kasım 1957 Nuri Demirağ/Date of death
demiryolları inşaatının yapımını başlatan kişidir