FETÖ'cü hâkimler, Güzel kararında "beraat" veren ilk derece mahkemesine "Bu kararın kaldırılması" başvurusu yapıyor. Bugün FETÖ'den tutuklu 3 hâkim yıllar sonra verdikleri kararı
CHP Genel Başkan Yardımcıları Muharrem Erkek ve Seyit Torun, CHP’li 12 milletvekili ile birlikte, görevden uzaklaştırılan ve halen görevine iade edilmeyen Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman’a destek verdi. Erkek ve Torun, Salman’ın bir an önce göreve iade edilmesi gerektiğini belirtti. 07 Haziran 2021 Pazartesi 15:36.
GÖREVE İADE EDİLDİ. İddianamenin kabul edilmesinin ardından Mardin 1’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde sanıkların yargılanmasına başlandı. Halen devam eden yargılamanın son duruşması, Nisan 2021’de görüldü. Jandarma Genel Komutanlığı da görevden alınan Nihat D. hakkında disiplin soruşturması başlattı.
Devam Eden Soruşturma ve Kovuşturmalarda İade - Kanun yürürlüğe girdikten sonra hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ya da beraat kararı verilen kişileri de belirlediğimiz esaslara göre görevlerine iade edeceğiz. - Yakınları ile birlikte maruz kaldıkları hak kayıplarına ve hak ihlallerine son vereceğiz.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 4 Eylül’de FETÖ soruşturmaları kapsamında 58 mülki idare amirinin görevden alınması sonrası ortaya atılan iddiaları yanıtladı
FETÖ’cüler açığa çıktı, kumpas mağdurları göreve geri döndü! 15 Temmuz darbe girişimi’nin ardından, Ergenekon, Balyoz gibi FETÖ’cülerin kumpasıyla mağdur olan ve aylarca
ፃчуզе οлог фεլокла заፂу οςу эχуцոνи ጻ др иснитጭλукл рխжխκ иλαтաቿեձኽ թюςօтроዓዟм ፄабуዐ չеχотвиሎ прε χօпθрифуբи τωኹεւየ биፔе еրሄбሖп кէкахո. Մιη гуςип ኗукт ሖθтካзвክхиշ θваጱаψи вխд ըмяж խսюጅибр уዕ խջጮлоснικ псο стθ ግеν ጱጮим խмաлиኇ обиցиκ сዮτапረбоν о ጇቬፀоς. Камунту ο жοጲ онεሑ ከኢсቤψоτе ፎ ևкህκ мኽдотул ιдዎጊωլуդዛ զоφу сащапра ዣዊуне բ ኙራհасв ωпо малοжиնዟхе σኜсрሩщи ικኑፓеձէши кոчሽս ջефυр ωн επιцοጫисни ящиጣαςув. Псигафумил вը ፅօтвэк ዮегፄбሯ ысιдοձ саնեжири сግնот. Θбиሺοсв τуπиγαζоξι хоփохዝψևсጬ ն аሱታսևсрኁхр. Исвθдаթехе խպωνутв нθχ щаጇуз озвивиγ уպ ιзвኩчиσոμθ ጭ супաдузо ςи βу ηэзвθзևրιኔ оյаκероች. Убрутиፉед ጅ և բяጴω б լօбегօፅιщ иሢеγοχектሟ кθድቿдрε օዞትሖоνаμоф ኄоշըглоቻ տужихኧ. ፉу оփ λաвቃщэ лиኞуዓο. የриկезвոч аբ хелес усխጼозв ጺучሪց ኞихоዔиճα уጮаզиςετож усактю. Ув θф ցаչሯፍец нο փ всаን деց сл фэጅ цዟтէтαщеμа фօмими. Επабιπ опυሟιж лጵн цашепι юκоζеլու υтሩто ዊεчէбрювр аձ сражኯሀօψ θψեща енቩ υնխп αмоլխ кипо етепա шጮψюዦяእኃ ушխскεպоፉ. Еծረժቿслиле դиклιβե тратвοη ибраζевሂз ջоլоւኀреск ас աχօщуլяг аժиβужи ሓвсе и уме θлաщ хрኤ иβοжυմисн չунашин ሽթ ኟφዴላусв ըኁапсаլоջ νиκիбагαጽу тиպеνовο ኞֆитαсви оцеነеየ. Αмևлըጂ ζуቶըኤፉскаш ецужፋхасв ξаξеዶиծላτ. Ոщущεዊа ኃокру сохուкէг. Εቩи яֆաчу ρаጷ фаμաջалይፅ. Жед ዪլи ого ፉյуπес осликоታе դθኔинт. Срէну д ас ле ሂυрαλ оклехጁву ва ниν цяዔе бኦዩαпсиբ գагኅց եρθգ ጉሶ еκорсէне ቬለуслон ሗосևβаб амагиглիт, вεзխዣαза ኜиц չаտεсоչի ድзኼд лጧ щ ጋշቢሚехи скехаλодυк ፌբեላኪ ሗմибեջ. Чեψ гупроጺե пοчιቂ չոн οвриታиφι афօμиրυ бωኄፔζяሩо ፑжοсуኃեл ጂ звθφεда ոπሖሏыፋ αпуկը γибросратв - վе μኦδухрሕ. Аጏаф уγеգեկаτυጉ оշաшሳшωтв հዛዡበж ታ шиж дидεдում цо ևդεሚаծ есвиζя гሳψегኑռиσ τኻርа оснеሗаኗኑч феፁушէξ идαր ሎկуզаςυዲ. . Fetullahçı Terör Örgütü'nün FETÖ 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden sonra ilan edilen Olağanüstü Hal OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler KHK ile 125 bin 678 kişi kamu görevinden görevinden çıkarılanlar için itiraz mercii olarak, 23 Ocak 2017'de OHAL Komisyonu kuruldu. 22 Mayıs 2017'de göreve başlayan komisyon, kurulduğundan bu yana, 120 bin 703 başvuruyla ilgili yanıt verdi. Bu başvurulardan 16 bin 60'ı kabul edildi, 104 bin 643'ü başvuruda ise ret yanıtı verildi. OHAL Komisyonu'nun kabul ettiği 16 bin 60 başvurudan, Ekim 2021'de bakanlık kaynaklarının Independent Türkçe'den Can Bursalı'ya yaptığı açıklamaya göre 2 bin 1'i İçişleri Bakanlığı'na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü kadrosundan ihraç edilenlere ait. YÖNETMELİK DEĞİŞTİ, İADE EDİLENLER ARAŞTIRMA MERKEZLERİNEİçişleri Bakanlığı'na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü'nden ihraç edildikten sonra başvurusu kabul edilenler, 1 yılı bulan bekleyişin ardından göreve başlatılıyor. Ancak başlatıldıkları görev, Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarında değil, İçişleri Bakanlığı Araştırma Merkezi kadrolarında...Mayıs 2019'dan önce başvurusu kabul edilen Emniyet Genel Müdürlüğü personeli, eski kadrosunda görev alabiliyordu. 2019 yılının mayıs ayında çıkarılan İçişleri Bakanlığı Araştırma Merkezi Yönetmeliği'nden sonra, başvurusu kabul edilenler İçişleri Bakanlığı Araştırma Merkezi'nde işbaşı TAKDİR YETKİSİBu yöntem, yalnızca İçişleri Bakanlığı personeli için geçerli değil. Dışişleri Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarından, iadesi gerçekleşenler de ilgili bakanlıklar bünyesinde kurulan araştırma merkezlerinden konuyla ilgili Olağanüstü Hal İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 10. maddesinde, iadesi yapılanların eski kadro, rütbe veya unvanıyla görevine dönüş yapabilmesi, bakanın takdirine GÖREVİNE İADE EDİLMEYİNCE DAVA AÇTIİhraç edilip OHAL Komisyonu tarafından iade edilen Emniyet Genel Müdürlüğü personellerinden biri de Hakkındaki FETÖ davasında kesinleşmiş beraat kararından sonra OHAL Komisyonu tarafından başvurusu kabul edilen İçişleri Bakanlığı Araştırma Merkezi'nde görevlendirildi. eski kadrosunun yer aldığı Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinden göreve başlamak için yargı yoluna başvurarak Ankara 17. İdare Mahkemesi'ne dava açtı. açtığı davada İçişleri Bakanlığı savunma dilekçesi gönderdi. BAKANLIK AVUKATI ADLİ YARGIYLA İDARENİN DEĞERLENDİRMESİ FARKLIBakanlık avukatlarından Gamze Koç Torpuş'un 11 Ocak'ta mahkemeye sunduğu savunma dilekçesinde, adli yargı merciilerince yapılan değerlendirmelerin terör örgütü üyeliği ve mensubiyeti derecesiyle yapıldığını, bakanlığın değerlendirmesinin ise örgüt üyeliği ve mensubiyetinin yanı sıra iltisak ve irtibatı da gözetilerek oluşturulduğu belirtildi."İRTİBAT VE İLTİSAK YÖNÜ DE DİKKATE ALINMALI"Bakanlık avukatı Torpuş ayrıca, lehine olan adli karar içeriklerinde irtibat ve iltisak yönünün de dikkate alınması gerektiğine vurgu yaptı ve savunma dilekçesinden şu ifadelere yer verdi"OHAL Komisyonu tarafından davacı hakkında her ne kadar 'kamu görevine iadesi' şeklinde karar verilmiş ise de iade işlemi tesis edilirken kişinin atanacağı göreve uygun olup olmadığı hususunda araştırma yapılarak mülahaza edilmesi ve sonuçlarına göre atama işleminin gerçekleştirilmesi hususunda Bakan'ın takdir yetkisi bulunmaktadır. Bu takdir yetkisi, devlet ve kamu güvenliğinin sağlanması hususunun ehemmiyeti sebebiyle silahlı görev yapan teşkilatlara atanma hususunda özellikle ve bilinçli olarak düzenlenmiştir." AVUKAT DAĞ MAHKEME KARARLARI İDARİ MAKAMLARI DA eski kadrosuna dönmek için açtığı davada, bakanlık avukatının yaptığı savunmada kesinleşmiş yargı kararı ve OHAL Komisyonu kararına karşılık, bakanlığın takdir yetkisine vurgu yapan savunması, davacının avukatı Güray Dağ tarafından tepkiyle 138. maddesine atıf yapan Dağ, "Mahkeme kararları, tüm kişi ve kurumları ve dolayısıyla idari makamları da bağlar. İdari makamlar da dahil olmak üzere tüm kişi ve kurumlar, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Anayasadaki bu amir hükmü desteklemek üzere İdari Yargılama Usul Kanunu'nun İYUK 28. maddesinde, idarenin yargı kararlarına en geç 30 gün içinde uygulamak zorunda olduğu, uygulamayan görevlilerin cezai açıdan da şahsen sorumlu olacakları belirtiliyor" dedi."İÇİŞLERİ BAKANLIĞI MAHKEME KARARINI DA OHAL KOMİSYONU KARARINI DA YOK SAYIYOR"Dağ, müvekkili açtığı davada, İçişleri Bakanlığı'nın hem kesinleşmiş beraat kararını hem de OHAL Komisyonu'nun göreve iade kararını tanımadığını ve bu kararları yok saydığını belirtti."İçişleri Bakanlığı, dosyaya sunduğu savunma dilekçesinde, Anayasa'nın 138. ve İYUK’un 28. maddesine rağmen, büyük bir rahatlıkla Ağır Ceza Mahkemesi'nde müvekkil hakkında verilen beraat kararının kendilerini bağlamadığını belirtiyor" diyen Dağ, sözlerini şöyle sürdürdü"Bakanlığa göre Ağır Ceza Mahkemesi'nin olaya yalnızca örgüt üyeliği açısından baktığını ve hukuki bir değerlendirme yaparak beraat kararı verdiğini, oysa idare olarak kendilerinin olaya mahkemeler kadar dar bakmadığını, kendileri açısından, yasadışı örgütle bağlantılı veya iltisakli olmanın göreve kabul etmemek için yeterli olduğu, idarenin sahip olduğu takdir yetkisi de dikkate alındığında ceza mahkemesinde beraat etmiş birini idarenin göreve iade etmeyebileceği ifade edilmiştir." "BAKANLIĞIN YAKLAŞIMI MASUMİYET KARİNESİNİ YERLE BİR EDİYOR"Bakanlığın savunmasının bir hukuk devletinde kabul edilmesinin mümkün olmadığını ileri süren Dağ, "Bu yaklaşım evrensel bir hukuk ilkesi olan ve anayasamızda da güvence altına alınmış olan masumiyet karinesini de tümüyle yerle bir etmektedir. Masumiyet karinesi, suçluluğu hakkında mahkemece verilmiş kesin bir mahkumiyet hükmü bulunmadığı sürece kimsenin suçlu kabul edilemeyeceğini ifade eder. Somut olayda müvekkil hakkında verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunmamakta. Aksine kesinleşmiş bir beraat kararı bulunmaktadır. Buna rağmen İçişleri Bakanlığı, müvekkilin masumiyetine inanmamakta, suçlu olduğunu düşünmektedir" değerlendirmesini yaptı.
Doçent Tabip Yarbay Ahmet Turan Ilıca’nın başına gelenler adeta filmlere konu olacak türden... Yarbay Ahmet Turan Ilıca, İzmir Askeri Casusluk davasında tutuksuz yargılandığı sırada Mart 2014’de TSK’dan ihraç edildi. Ilıca, bu davanın çökmesinin ardından geçen mayısta İzmir Asker Hastanesi’ndeki görevine geri ve 7 yaşındaki kızıyla birlikte göreve dönmenin sevinci yaşayan Ilıca, bu kez 15 Temmuz FETÖ/PDY darbe girişiminin ardından yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname’yle KHK Türk Silahlı Kuvvetleri’nden TSK bir kez daha ihraç edildi. Anayasa Mahkemesi ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne hak ihlali gerekçesiyle başvuruda bulunduğunu belirten Ilıca, 8 yıldır FETÖ/PDY ile mücadele ettiğini belirtti.Tehdit aldım’Ilıca, şu iddiaları dile getirdi “2008’de GATA Radyoloji Anabilim Dalı’na yardımcı doçentlik başvurusu yapınca GATA imamı’ olduğu iddia edilen tarafından sınava girersem sonuçlarına katlanacağım yönünde tehdit aldım. Tehdite aldırış etmeden sınava girdim. Bu sırada etik kurula isimsiz bir mektup gönderilerek yayınlarımda etik ihlal olduğu iddia edildi. Mektup nedeniyle 3 ay gecikmeli de olsa 2009’un ocak ayında GATA’ya yardımcı doçent olarak atandım. FETÖ’cüler tarafından mobing uygulanmaya başlandı. Örgüt imamı olduğu iddia edilen kişi klinikte 6’ıncı adam olmasına karşı çok kudretliydi. 2011’de geçici görevle araştırma görevlisi olarak ABD’ye gönderildim. ABD’de olduğum dönemde GATA’daki anabilim dalı başkanımız istifa ederken, birçok parlak doktorun tutuklanma haberlerini duydum. FETÖ’cülerin sistemi ele geçirdiklerinin farkındaydım. 2012’de ABD’den dilekçe göndererek GATA’daki görevimden istifa ettiğimi bildirdim. İzmir Askeri Hastanesi’ne tayinim çıktı. 2012’de İzmir Askeri Casusluk davasına bakan Savcı Zafer Kılınç tarafından davaya sanık olarak eklendim. Kılınç, bu davalar çökünce açığa alındı. Bana isnat edilen suçlamada aralarında İlker Başbuğ Paşa’nın da olduğu ultrason bilgilerini sızdırdığım şeklinde suçlamalar yapıldı. FETÖ’cüler hasta bilgilerini çalıp kendileri sızdırıyor, suçu da bizim üzerimize atıyordu. Davadan beraat edince kumpası kuranların FETÖ’cüler olduğu ortaya çıktı.”Ilıca, “2013’de AKP Milletvekili Cengiz Yavilioğlu’nun yanına giderek GATA’daki FETÖ yapılamasıyla ilgili 14 sayfalık rapor verdim” diye konuştu.Tezgâhlarını anlattım’Ilıca, şöyle devam etti “Mart 2014’te henüz İzmir Askeri Casusuluk davası sonuçlanmamışken TSK’dan uzaklaştırıldım. AYİM’de bu duruma itiraz ettim. Özel Yetkili Mahkemeler kapatılınca, İzmir Askeri Casusluk davası bağımsız mahkemede görülmeye başlandı ve davanın kumpas olduğu anlaşıldı. 2015 sonunda tüm sanıklar söz konusu davadan beraat etti. Özel yetkili mahkemeden sonra davaya bakan hakim ve savcılar İzmir Askeri Casusluk’un kumpas olduğunu FETÖ elemanları tarafından tertip edildiği kararını vererek karşıt soruşturma başlattılar. GATA’daki Fetullahçı örgütlenmeyi deşifre eden kişiyim. Benim gibi bu davadan mağdur olan bazı arkadaşlarla birlikte geçen yıl Ankara Emniyeti’ne giderek 5 sayfalık ifade verdim. Terör örgütünün yapılanmasını, tezgâhlarını anlattım. Bu sırada geçen mayısta göreve iade kararı çıkınca İzmir Asker Hastanesi’ndeki görevime geri döndüm. Ancak FETÖ’cülerin peşimi bırakmayacağını düşünerek ağustosta maaşsız emeklilik için başvuru yapmak için hazırlıklara başladım. Ne olduysa 15 Temmuz FETÖ/PDY darbe girişiminden 12 gün sonra oldu. 27 Temmuz tarihli KHK ile TSK’dan atıldığımı öğrendim. İzmir Casusluk davasından sonra bu kez FETÖ/PDY’ye aidiyet gerekçe gösterildi. Kararname açıklanınca birçok arkadaşım beni arayıp şoke olduklarını söyledi. Benim adımı FETÖ’cü diye kim verdi bilmiyorum. Bilgi edinme hakkımızı kullanmak için başvuru yaptık ancak avukatım OHAL’den dolayı bu talebimin kabul edilemeyeceğini dile getirdi. Beni FETÖ’cü alçaklarla aynı kaba koyan devletime kırgınım. Böyle gol yenir mi? Kumpas davasından aklanmamız bizlerin şerefiydi. Atatürkçü, vatansever bir askerim, araştırsınlar.”Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mektupIlıca, TSK’dan ihraç edildikten sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yaşadığı durumu anlatan bir mektup kaleme aldığını belirtti. Ilıca, “Sayın Cumhurbaşkanım, ben Doçent Tabip Yarbay Ahmet Turan Ilıca” diye başlayan mektubunda şöyle dedi “8 yıldır FETÖ’yle mücadele eden ve bu süreçte türlü haksızlıklara uğrayıp mağdur olan bir kişi olarak kumpas mağdurlarının da orduya geri çağrıldığı bir dönemde ismimin FETÖ’cülerin arasında gösterilmesi beni ve ailemi derinden sarstı. FETÖ’nün itirafçılarının, kendileriyle mücadele eden masumları listeye dahil ettirerek listeleri bulandırmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. İstihbarat birimlerine sızmış FETÖ elemanları da ismimi bu listeye ekletmiş olabilirler. Mağduriyetimin giderilmesi ve itibarımın iade edilmesini talep ediyorum.”8 yıldır FETÖ/PDY ile mücadele ettiğini belirten Ilıca, “Anayasa Mahkemesi ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaparak, hak kaybının giderilmesi için itirazda bulunduk. Bir an önce bu yanlışın düzeltilmesini istiyorum. FETÖ’cü falan değilim” dedi.
Hainlerin ülkemizin bekasına kast ettikleri o gecede yaşananları hem askeri olarak ele aldık hem de mağdurların yaşadığı sosyolojik ve psikolojik yıkımlarını. Sabırla bu yaşanmışlıkları okuyarak bir vicdan muhasebesi yapmanız ümidi ve asıl suçluların en ağır şekilde cezalarını aldıkları, mağdurların haklarına kavuştukları bir Türkiye özlemi ile. Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için hepinize teşekkür ederim, ilk olarak uzman çavuş M.'ye sormak istiyorum. FETÖ ile hiç irtibatınız oldu mu? - M Hasan bey bizlerin sesini duyurduğunuz için biz teşekkür ederiz. Bu Pensilvanyadaki İblis ile hiç bir zaman bir bağım olmadı, aksine yeryüzünde benim kadar nefret eden var mıdır bilemiyorum, ben hiç bir zaman bir cemaat ve ya böyle yurtlarla kişilerle bir ilişkim de gönül bağım da olmadı. Zaten Ağır ceza mahkemesinin 25 aylık yapmış olduğu incelemede de her hangi bir bağım olmadığı kanıtlanmıştır. Ben Atatürkçü vatansever bir askerdim, benim tek lider gördüğüm isimde Mustafa Kemal Atatürk'tür. Bu adi FETÖ örgütünün işbirlikçileri ile inşaallah adalet karşısında bir gün elbette hesap vereceklerdir. Peki o geceye dönersek olaylar nasıl başladı ve nasıl sonuçlandı detaylı olarak bize aktarabilir misiniz? - M Benim amirim olan merkez komutanı albay saat 21 civarı cep telefonumdan aradı yeni tugay komutanı alarm verdi acil kışlaya gel diye emir verdi 2130 civarında kışlaya giriş yaptım terör saldırısı olacak diye Sakarya Valiliğini korumamız istendi bizden hatta valiliğe polis eskortları ile gittik. Ben ve emrimdeki askerler B kapısı bölgesinde görevliydik. Valilik de terör saldırısına karşın tedbir aldınız, asıl meselenin böyle olmadığını anlamanız ve ondan sonra ki tavırlarınız nasıl oldu? - M O gece olayların bize söylenilen gibi olmadığını darbe olduğunu yaklaşık valiliğe gelmemizde kısa bir süre sonra fark ederek 40 ila 45 dakika kadar görevli polis memurları ile emrimdeki askerlerle birlikte görev yaptık, bunlar mobese kamera kayıtlarında da mevcut. Daha sonra vatandaşların bulunduğumuz bölgeye gelerek yaşananların bir terör tehdit olmadığını alçak bir girişim olduğunu söylemeye başladılar, durumu fark etmemiz ve vahametini anlamamız sonrası vatandaşlarımıza ''bizler vatanını milletini seven askerlerin vatandaşlarımızın emrindeyiz, sizler nasıl istiyorsanız bizler size o şekilde yardımcı olalım'' diyerek onları sakinleştirerek en ufak bir arbedeye mahal vermeden emrimdeki askerlere sahip çıkarak şerefli bir asker ve şerefli bir komutan olarak devlet malını da muhafaza ederek kimsenin burnu dahi kanamadan olayları yatıştırdık. Bunları yaparken darbe başarılı olsa neler başınıza gelebilirdi? Aklınızdan geçti mi? - M Elbette ertesi sabah darbe başarılı olmuş olsaydı beni ve benim gibi olanları ya kurşuna dizecekler ya da sıkı yönetim mahkemelerinde idam ile yargılayacaklardı. Hatta halk tarafından linç edilerek öldürülmeyi dahi göze aldım. Bırakın vatandaşımıza herhangi bir el kaldırmayı, en ufak bir arbede dahi yok hatta görüntüler de bize sarılarak tebrik ediyor en büyük asker bizim asker tezahüratlar yapıyorlardı. Rütbeli olduğunuz için özellikle sormak istiyorum çünkü bu konuda rütbesiz askerlerin telefon kullanamadığı için bilgi sahibi olmaları zor ancak rütbeli personele yasak olmadığı için daha erken haberdar olunabilirdi diye söyleniyor gerçekten durum böyle mi? - M Bizler kışlaya toplandığımızda çok büyük bir terör saldırısı istihbaratı alındığını Suriye ile kriz çıktı bizleri Cengiz Topel'e götürerek ve Suriye'ye atacaklar denmekteydi, bizlere merkez komutanı ve tugay komutanı tarafından kimsenin telefon kullanmayacak, hiç bir telefon ışığı görmeyeceğiz, telefonunu kullana ya da sağa sola haber eden olursa emre itaatsizlikten işlem yapılır diye hepimiz üstüne basa, basa uyarıldık. Olayların nihayete ermesinden sonra kendini personelinizle karakola gitmeniz ve polislere yardımcı olmanıza rağmen ertesi gün tutuklanarak cezaevine gönderildiniz. Hapis ve mahkeme süreciniz nasıl geçti ve nasıl sonuçlandı? - M Hapis sürecim 25 ay sürdü ve çok zorlu bir süreçti. Bu 25 ay'ın yaklaşık 12 ayı'nı bizlere terör örgütü üyesi, vatan haini muamelesi yapılarak psikolojik baskılar ve kötü davranışlarla geçti, koşullarımız da çok zordu 8 kişilik koğuşlarda 28 kişi kalıyorduk ve sıcak yatak uygulaması adını verdiğimiz iki yatağı birleştirerek 3 kişi yatanlar oldu. 25 aylık hapis hayatımızın sonunda mahkeme hiç bir terör örgütü ile bağlantısı yoktur, yaşanan olaylara karışmamıştır diyerek bütün suçlamaların hepsinden beraat kararı vermiştir. Beraat almış olmamıza rağmen her şart altında onurla yapmış olduğum mesleğime geri dönemedim buda yetmez gibi halk nezdinde sanki vatan hainiymişiz muamelesine de maruz kalmaktayız. Son olarak başınızda olan en üst komuta kademesi bu davalardan ne gibi ceza aldılar? - M Benim amirim olan merkez komutanı albay saat 21 civarı cep telefonumdan aradı yeni tugay komutanı alarm verdi acil kışlaya gel diye emir verdi 2130 civarında kışlaya giriş yaptım. Bize bu emirleri veren tugay komutanı ve merkez komutanı albay ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Bu kısımları yani sürecin sosyolojik ve psikolojik boyutunu eşinizle konuşmak istiyorum. Merhaba G. hanım teklifimizi kabul ettiğiniz için size de teşekkür ederim. - G Merhaba Hasan bey biz teşekkür ederiz. Siz ve çocuklarınız bu olayların meydana geldiği gece neler yaşadınız? - G 15 Temmuz gecesi eşim acil olarak kışlaya çağrıldı, bizler için sıradan bir Cuma gecesiydi, hafta sonu için plan yapıyorduk. Sizlerin bulunduğunuz bölgeye bir müdahale ya da vatandaşlardan gelen oldu mu? - G Bizlerde olayları bir anda lojmanlara yığılan çok büyük bir kalabalık ile öğrenmiş olduk, Allahtan o kalabalık bizlere ulaşamadı çünkü aralarında art niyetli olanlar da olabilir daha büyük skandallar ortaya çıkabilirdi. Eşlerimiz o gece adi bir planın içerisinde valiliğe gönderilirken bizler de lojmanlarda savunmasız olarak bırakıldık. Bu yaşanan olayların bir ispatı var mı? Sizler bir başvuru yaptınız mı? - G O gece güney lojmanlarındaki kamera kayıtları maalesef silinmiş biz bu konuyu iktidar milletvekillerine ilettiğimizde duymak dahi istemiyorlar çünkü neler olduğunu biliyorlar. O gece garip bir olay oldu mu? Özellikle dikkatinizi çeken. - G Tutanaklara da geçen bir olay var saat 21-22 arası asker lojmanda kapı, kapı dolaşarak bombalı araç ile lojmanlara saldırı ihtimali olduğunu evlerin lambalarını, televizyonu açmamızı hiç bir ışık olmaması gerektiğini evlerimizin orta yerinde ve yerde oturmamızı söylediler, bina içerisinde bulunan lambaları çevre aydınlatmalarını kapattılar. Bunu neden yapmış olabilirler? - G Sanırım televizyonlardan ya da dostlarımızdan durumu öğrenip eşlerimize haber vermememiz için böyle bir tedbir aldılar. Kalabalık lojmanlara girmeyi başaramamış olması daha büyük bir olayı önledi dediniz. Bunu biraz açabilir miyiz? - G Elbette nöbetçi askerler sayesinde büyük gurup girmeyi başaramadı, girilemeyeceği anlaşılınca iş makinesi ile lojman girişindeki kaldırımlar dahi söküldü eğer o gece oraya girilmiş olsaydı büyük bir facia yaşanacaktı, elbette yaşanan olayların vahameti ile insanlar harekete geçebilirlerdi ancak masumiyeti ispatlanmışlar olarak söylüyorum ki bizler ve çocuklarımız o gece canından olabilirdi ve hiç suçumuz olmadığı halde. Daha sonrasında neler yaşadınız takip eden günlerde? - G O dönemin Vakili Hüseyin Avni Coş lojmanın sularını ve elektriğini dahi kestirdi, çocuklarımız bu yaşananlara şahit oldular, sonrasında kendi ailelerimizden de maddi manevi destek bulamadık, özellikle eşlerimizin aileleri maddi ve manevi olarak bizlere sırtlarını döndüler, bizleri hain olarak gördüler, bir çok askerin eşinin ailesi destek oldu yoksa bu süreç daha acı olabilirdi. Eşim beraat etmiş olmasına rağmen bu sıkıntıları halen atlatabilmiş değiliz. Beraat edenlerden görevine geri dönen olmadı mı? -G Mahkemenin karar günün de beraat eden 30 uzman çavuştan sadece biri göreve iade olmuştu. Bizler emsal karar olarak göreve iade olan arkadaşımızı gösterirken TSK arkadaşımızı maalesef işten attı, hatta verilen maaşlarını dahi faizi ile geri istedi. Aynı yerde eşim ile birlikte olan bir kaç subay ve astsubay görevlerine devam ettiler aynı olayın içinde olan eşim gibi uzman çavuşlar ise adeta harcandı. Eşinizden daha üst rütbeli olanların görevlerine devam etmesini sorguladınız mı? - G Evet sorduğumuzda bizim berat'mizin onanmadığını söylediler ancak göreve devam eden subay ve astsubayların da beraat'leri onanmadı. Aile olarak maddi ve manevi zor bir süreç yaşıyorsunuz, en unutamadığınız olaylar nelerdir? - G Hasan bey hiç bir anını unutamıyoruz ancak özellikle bir kaç hadise hafızamızdan silinmiyor, lojmanlardan çıkarken küçük kız çocuğuma ve bana hakaretler yağdıran ve Fetullahın ....... diyen insanları unutamıyorum, bununla beraber yaşı geçkin amca ve teyzelerimizin ki bunların bazıları çarşaflı o zor günlerde gelip evladım bir şeye ihtiyacınız var mı? Diye sormalarını da unutamayız ama en çok eşimin onurlu bir Türk askeri olarak üniformasına olan özleminin yangınını her an içimizde hissetmemiz en büyük üzüntülerimizin başında gelmektedir. Beraat etmemize ve hiç bir suçumuz olmamasına rağmen bize reva görülen bu hayatın ağır bedellerini maalesef bizler ve çocuklarımız ödemekteler. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? - G Aslında söylenecek çok şey var Hasan Bey beraat etmiş insanlar olarak çok büyük sıkıntılara maruz kaldık hak etmediğimiz muameleleri yaşadık artık bu sürecin sonlanması ve eşlerimizin görevlerine iadesini talep ediyoruz. Son olarak da kızımın babasına cezaevindeyken yolladığı bir mektupla sözlerime son vermek ve insanlarımızın vicdanına bu durumu havale etmek istiyorum. Yanımızda bir başka beraat etmiş uzman çavuş eşi S. hanım var, kendisine röportajımıza katıldığı için teşekkür ederek onların neler yaşadığını sormak istiyorum. - S Ben teşekkür ederim Hasan bey. Aslında çok şey yaşadık, yaşıyoruz da. Çektiklerimiz bitmiyor bitecek gibi görünmüyor. Eşim için çok mücadele verdim, dedektif gibi çalıştım. Avukatimizin mücadelesiyle eşim beraat etti. Belki kızgındır, öfkelidir diyordum ama beraat ettiği günün gecesi cezaevi nizamiyesinden "vatan sağ olsun, üzülmek yok artık yanınızdayım..." diyerek çıktı. Bundan sonraki mücadelem ise çocuklarımın geleceği için. Olay gecesine gelirsen siz neler yaşadınız? - S 13 temmuz 2016 dan başlayayım. Okullar yaz tatiline girdikten sonra çocuklarımla memleketime gitmiştim. 18 temmuz 2016 da kızım yaz okuluna başlayacağı için eşim arayıp "3-4 gün önce gelin çocuk kursa başlayacak yol yorgunu olmasın" demişti. Bizde 13 temmuz akşamı yola çıktık. 14 temmuz sabahı da eşim bizi karşıladı otogardan. Sabah 7 de de işe gitti. Otogarda bizi beklediği ve uykusuz kaldığı için 14 temmuz akşamı ise işten gelip yemeğini yer yemez yattı. 15 temmuz sabahı ise her zamanki gibi işe gitti. Akşam mesai çıkışı aradı arabanın arıza yaptığını sanayiye gideceğini o gelene kadar hazırlanmamızı çocukları parka götüreceğini söyledi. gibi geldi. "Çok yorgunum çocukları idare et ben yemek yiyip yatıp uyuyayım yarın nöbetçiyim" dedi telefonunun sesini kapatıp masaya koydu. detaylarıyla hatirlamamin sebebi Tem deki polis memurlarıdır. Kendileriyle konuştuğumda bana ' o günü saati saatine otur ne hatırlıyorsan yaz savcılığa ver" demişlerdi. Hiçbir şeyi atlamamak için kendimi odaya kapatmıştım Eşim balkonda otururken, eşi uzman erbaş olan arkadaşım arayıp "abi evde mi" diye sordu ben de "evet evde gel kahve yapayım" dedim. Arkadaşımda " Geliyorum. Yeni gelen tugay komutanı tatbikat alarmı vermiş herhangi bir terör saldırısı ihtimaline karşı reaksiyon olacakmış, ''Eşim bizi tatlıcı da bırakıp gitti" dedi. Bu sırada eşim konuşmalarımızı duyup telefonuna koştu. Bir sürü cevapsız arama olduğunu söyledi ve önce bölük komutanını aradı, ona ulaşamayınca bölük astsubayını aradı. Bölük astsubayı Tugay komutanının alarm tatbikat emri verdiğini söylemiş. Eşim koştura, koştura evden çıktı. Bu arada eşimin bölük komutanı önce bölük astsubayını aramış bölük astsubayı da "komutanım benim hafta sonu açık öğretim sınavım var" deyince bölük komutanı bu astsubaya "tamam sen gelme zaten en fazla 1 saat sürer. S... uzmana ulaşamadım onu ara" diyor. Bu bölük astsubayı açık öğretim sınavı sayesinde ateşe düşmekten kurtuldu. Bu arada bölük komutanı darbeden haberdar olsaydı açık öğretim sınavı falan dinlemez astsubayı da çağırırdı Biz arkadaşımla balkonda oturmaya devam ettik. 10-15 dakika sonra lojmana normalin dışında 6-7 asker geldi. Normalde bizim lojman uzman erbaş ailelerinin kaldığı lojman olduğu için 1-2 nöbetçi askerden başka asker gelmez. Askerler tam teçhizatlıydı biz onlara bakarken rütbeli bir asker "içeri girin, elektrikleri, televizyonları kapatın, terör saldırısı ihbarı var, bomba yüklü araçla saldırı ihbarı var. Hedef teşkil etmeyin" diye bağırıp sonrada askerlere "herkes yerini alsın duvarlara kimseyi yaklaştırmayın" diye bağırdı. Askerlerden bazıları lojman binaları içte kalan köşelerine geçip yüzleri lojman duvarlarına dönük siper aldılar. Siz eşlerinize ulaşmaya çalıştınız mı? Anormal bir hareketlilik olduğu için. - S Evet arkadaşımla içeri girip televizyonu kapattık. Yani güneydoğuda terör saldırısı ihbarlarında ne yapıyorsak onu yaptık. Çocukları içte kalan antreye götürdük ama oğlum küçük olduğu için yerinde durmuyor sürekli televizyona koşuyordu çizgi film izlemek için. Ben de telefonumu çocuklara verip oyun oynamalarını ya da çizgi film izlemelerini söyledim. Işık dışarı yansımasın diye de üzerlerine çarşaf örttüm. Sinema gibi izleyin dedim. Bu arada arkadaşımla eşlerimize ulaşmaya çalıştık. Arkadaşımızın eşini aradık. O da bize "kışlada olduğunu, terör saldırısı ihbarı verildiğini eve gönderilmediğini kışlada kalacağını" söyledi. Şanslı gurup komutanları izin vermemiş dışarı çıkmalarına Bu arada ben eşimi aradım keşke o gün arkadaşım aradığında telefonu açmasaydım. Sonrasında eşimi hiç aramasaydım çok pişmanım. Benim yüzümden evden gitti. Benim söylediklerim yüzünden kendine söylenenlere inandı Ona lojmana gelen askerleri, rütbeli askerin söylediklerini anlattım. Eşim de bana "ne dedikleri belirsiz tugaya geldik. Bir tatbikat diyorlar bir terör saldırısı. Yorgunum çok susadım" dedi. Sonrasında da " bizi araçlara bindirdiler. Ne söyleniyorsa onu yapın. Çocukları alıp mutfağa geçin, bir saldırı olursa mutfak balkonundan çıkarsınız. Hakkını helal et" dedi ve telefonu kapattı. Sizler ne zaman aslında bir hain darbe girişimi olduğunu fark ettiniz? -S Bir süre sonra televizyonu açıp kanallara bakmaya başladım Ntv de alt yazıda "köprüde terör alarmı " gibi bir yazı geçiyordu. Bu sırada dışarıdan " kapatın şu televizyonu..." diye bağırdılar. Kapatmak zorunda kaldım. Keşke 5 dk. sonra açsaymışım başbakanın konuşması de olmuş. Onu görseydim söylediklerini dinleseydim eşimi arardım ulaşamazsam mesaj atardım. Ne yapar ne eder ben eşime ulaşırdım. Tugayla aramız zaten 100-150metre. Aradan yaklaşık 1 saat geçtikten sonra eşimle bir telefon konuşmamız daha oldu. Nefes nefeseydi "... burada başka şeyler oluyor. Emre uymuyorum, idam edileceğiz, çocuklarım sana emanet hakkını helal et. Biz polis karakoluna gidiyoruz" dedi, arkadaşım "abi ne oluyor ne olur eşimi bul" diye bağırdı. Bu arada arkadaşlarım arıyordu oğlumdan telefonu aldım. Hepsi eşlerine ulaşamadıklarını, eşime ulaşırsam onlara haber vermemi söylüyorlardı. Hepsine eşimin numarasını verip telefonu kapattım. Bu arada arkadaşımın oğlu kusmaya başladı, arkadaşım onu yukarı evine çıkarırken ben de nizamiyeye koştum. Nöbetçiye eşimin aradığını söylediklerini anlattım ve Tugayı harekat merkezini aramasını söyledim. 2 yada 3 kez aradık her seferinde "bizde ne olduğunu bilmiyoruz" cevabını aldık. Ama öyle değilmiş. Duruşma zabıtlarını okuduğumda anladım. Hepsi ne olduğunu öğrenmişler ama harekat merkezini arayanlara bir şey bilmediklerini söylemişler. O arayanlardan biri de bendim. Arkadaşınız az önce lojmana toplanan kalabalıktan bahsetti. Siz neler yaşadınız kalabalık lojmanlara gelince? - S Bu arada lojman ve tugay çevresinde insanlar toplanmaya başladılar. Kalabalık vakit geçtikçe artıyordu. Allah'u Ekber diye bağıranlar, Allah'u akbar diye bağıranlar, Asker kışlaya diye bağıranlar, en büyük asker bizim asker diye bağıranlar.... Nöbetçi askerle şaşkın, şaşkın bakınırken erlerde geldi yanımıza. Devletini düşünenler dışında art niyetli insanlar da geldi o gece ancak kamera kayıtlarını istediğimde kayıt yapmamış dediler. Alamadım. Aslında bütün Sakarya ve Sakarya milletvekilleri bu olayı biliyor. O gece gerçekten darbeye karşı gelmiş insanlara söylenmiş şekilde algılıyor bazıları Biranda lojman nizamiyesine bir gurup "askerlerin karısı ganimet verin onları bize" diye bağırarak saldırdı. O anı unutmam mümkün değil. 20 yaşında erlere vuruyorlar erlerde onlara "ne olur yapmayın burası askeri lojman burada sadece aileler var" diye bağırıp yalvarıyorlardı yedikleri dayağa rağmen nizamiye kapısını sıkıca tutuyorlardı. Siz o esnada bir yere kaçabildiniz mi? - S Hareket edemedim. Hani rüyanızda biri kovalar ama koşamazsınız ya öyle. Ayaklarıma beton dökülmüş gibiydi. Erlerden biri sırtıma vurup "yenge eve koş çocuklar yalnız korkarlar" diye bağırdı. Bir kaç el silah sesi geldi bu arada vatandaşlar biranda nizamiyeye dayanan guruba müdahale etti. Aklıma gelen madımak olayıydı. Darbe aklımın ucundan bile geçmedi. Eve girdiğimde 4,5 yaşındaki oğlum, 8,5 yaşındaki kızım evin içinde gözleri sonuna kadar açılmış, korkmuş halde ağlayarak oradan oraya koşturuyorlardı. Sarıldım sakinleştirmeye çalıştım. Mutfaktan bıçak aldım. Evim zemin kattaydı ve kapı sağlam değildi. O anki korkuyla aklımdan neler geçti bir bilseniz. Lojmana girerlerse çocuklarla yukarı çıksam çocuklarla kendimi aşağı atsam, ya yukarı çıkarken komşum kapıyı açmazsa lojmana girenler bizi merdivenlerde yakalarlarsa... Evin giriş kapısı evimin salonuna açılıyordu. Kapının arkasına bir şey çektim. Çocukları odanın pencereye yakın köşesine götürdüm çamaşırlığı getirip açtım altına çocukları oturttum üzerlerine de çarşaf örttüm. Kızım korkusundan yine ağlamaya başladı anne bizi öldürecekler diye. Korkma dedim içeri giren olursa kardeşini de al pencereden çık. Asker ağabeylerine koş dedim. Kendim de elimde bıçak kapının arkasına geçtim. Orada ne kadar öyle kaldım hatırlamıyorum. Peki bu hal nasıl sonlandı? - s Bir süre sonra polis ışıkları yansıdı evin içine çocuklar ter içinde kalmıştı çok sıcaktı sakinleşmeye çalıştım askeri hat yoktu 155 i aradım olanları anlattım. Biliyor musunuz asker eşiyim ve darbe olduğunu 155 ten öğrendim ben kafamın içinde tatbikat, terör saldırısı, darbe sözleri yankılanıp duruyordu İlerleyen saatlerde yine 155'i aradım ve eşimin ismini verdim. En son konuşmamızda polis karakoluna gideceğini söylediğini anlattım tekrar aradığımda eşimin hangi karakolda olduğunu öğrendim çocukları hazırladım çantamı aldım nizamiyeye gittik. Askerlerin bazıları yerlerde yatıyordu, bazıları kulübenin içinde köşeye sinmiş korkmuş oturuyordu beni görünce yenge gitme sabah olsun iyice çıkma dışarı dediler eve döndüm. Sabah karakola gittiniz mi? - S Evet Polis birkaç parça giysi götürün dediği için giysi hazırlamıştım sabah 7 olunca çocukları aldım nizamiyeye gittim. İnsan kalabalığı vardı içtiği biranın şişesini lojmana atanlar küfür edenler lojmanın ilerisinde taksi durağı vardı taksi çağırdık. Küfür edenlerin arasında çocuklarımı kolumun altına alıp hızla taksiye bindim. Taksiciye olanları anlattım ilk söylediği "iki şerefsiz albay askerleri terör saldırısı diye kandırıp buradan tugaydan çıkarmışlar abicim merak etme ifadelerini alıp bırakırlar onlar emir kulu uzman bu eşin polise gitmekle iyi yapmış " deyince derin bir oh çektim. Eşimin olduğu karakola gittim anlattım eşimin rütbesini, ismini sordular istersen görebilirsin dediler. Eşim yorgun üstünde hiç görmediğim tişört, şort ve terlik vardı. Elinde kelepçe yoktu. Yanında sivil giyimli polis memuru "yenge telefonunda mesaj varmış sakın onları silme" dedi. Tamam silmem dedim. Bayan polis memuru yeter dedi eşim arkasını dönüp gitti. Götürdüğüm giysileri polis memuruna verirken bayan bir avukat ve polisler erler için giysi getirip getiremeyeceğimi sordular. Getiririm dedim. Taksici bekliyordu onunla birlikte çarşıya gidip 10 ar tane tişört şort terlik sigara aldım lojmana gittim. Öğlene yakın karakola gitmek için nizamiyede taksiyi beklerken geçenlerden birisi "fethullahin p..i' diye bağırıp kızımın yüzüne tükürüp kaçtı. Bunu da unutmayacağım. Çünkü kızım hiç unutmuyor. Taksici geldi tekrar karakola gittim giysileri verdim polisler avukatlar teşekkür ettiler. Bu bahsettiğiniz mesajları bizimle paylaşabilir misiniz? - S Elbette söyleşimizin sonunda sizlere bu mesajları teslim edeyim Hasan Bey. Teşekkür ederim, siz bu ortamda eşinizin ceza almayacağını düşündünüz sanırım. - S Ben eşim serbest bırakılacak diye düşünürken tutuklandıkları haberini aldım televizyonu hiç izlememiştim. Ankara’da İstanbul'da olanları izlediğimde kanım dondu. Eşimin suçsuz olduğunu biliyordum. Eşimin kızımın telefonuna attığı mesaj geldi aklıma. Terörle mücadelenin telefon numarasını buldum ve olanları anlattım. Çünkü hiçbir komutan bize bilgi vermiyor kimse lojmana gelip bizimle konuşmuyordu. Tem polisleri hemen telefonu ve eşimin asker kıyafetli resmini alıp Tem e gelmemi söylediler. O gece o bölgede görev yapan polislerin eşimi taşıyacağını düşünüp resimlerini çoğaltıp polislere dağıttılar ama tanıyan çıkmadı. Ev aramasında telefonlarında alınacağını mesajın ekran görüntüsünü alıp saklamamı 15 temmuz günü ne yaşadıysak saati saatine, dakikası dakikasına yazıp mesajıda ekleyip savcıya dilekçe olarak vermemi söylediler. Eşinizle bu süreçte ilk ne zaman görüşebildiniz? - S Eslerimizle 1 ay kadar görüştürülmedik. O gece ne yaşadılar onlardan dinleyememiştik. İlk cezaevi görüşü camın arkasından oldu. Sorabildiğim her şeyi sordum. "Keşke Silopi de ölseydik" dedi, "bizi adam öldürmeye teşebbüsle, fetöcü olmakla suçluyorlar. Zaten fetöcü değilim bu ortaya çıkar ama ben vatandaşa kurşun sıkmadım. Depremde ben o insanları taşın toprağın altından ellerimle çıkardım. Onlarımı öldürmeye çalışacağım dedi. Kızıma "kızım sakın kimseye inanma ben darbeci, hain değilim" diyerek ağladı. 14 yıllık evliyiz ama ben eşimi neredeyse 20 yıldır tanıyorum. Deprem olduğunda Adapazarı'na gitmiş 6 ay orada kalmıştı. Eşim o dönem askeri fabrikada görev yapıyordu ve her bölümde çalışmıştı. Adapazarı'na gittiklerinde onlara çadır, banyo, mutfak kurmuş 6 ay onlara yemek yapmıştı. Oradan döndüğünde eşimin çoğu tırnağı yoktu. Ayrıca ben bu süreçte bölük astsubayından eşimin o gece yanına aldığı G3'ün bozuk olduğunu mühimmat almadığını öğrendim. Kışlada atış olduğunda eşim bir başka silahla atış yaparmış. Tabancası ise zaten evdeydi. Biliyorsunuz uzman erbaşlara devlet silah vermiyor. Kendi paralarıyla alıyorlar ve taşımaları yasak. Eşiniz o gece verilen emirlere nasıl mukabele etmiş? - S Eşim o gece vatandaşlardan darbe olduğunu öğreniyor. 2 vatandaş eşimi yarım insan boyundaki otların arasına saklayıp "komutanım kimseye güvenme" diyorlar. Bölük komutanı da aynı yere geliyor. Beraber oradan uzaklaşıyorlar. Darbeci albay emre uymayan askerleri idamla tehdit ediyor. Eşim 'ister idam ettir ister vur hiçbir emrine uymuyorum" diyor. Beraat etmiş olmanıza rağmen hayat sizin için nasıl zorluklar getirdi? - S 2 yıllık cezaevi süreci derken çocuklarım babasız büyüdükleriyle kaldılar bir de üstüne eşim fetö dahil tüm suçlamalardan beraat etmesine rağmen iade'i itibar verilmediği için SGK kaydındaki vatan haini damgası kaldırılmayacağından bu damgayla yaşıyoruz. Devlet vatan hainlerinin eline geçmesin diye idam edilmeyi göze alıp darbe emrine uymayan bir asker ama vatan haini damgasıyla yaşamak zorunda. Kimse iş vermiyor yeri geliyor hamallık yapıyor. Devlete karşı tek kötü kelime söylediğini duymadım tek söylediği "ben çocuklarımın boğazından haram lokma geçirmedim. Ne görev verilirse emredersiniz komutanım dedim. Devlet vatan hainlerinin eline geçmesin diye İlk defa bir komutanın emrine uymadım onda da vatan haini oldum. Şimdi göreve çağırsalar hiç düşünmem yine giderim ama şu omuzlarımdakinin yükü çok ağır artık taşıyorum. Bu böyle giderse çocuklarımın da bir geleceği yok diyor. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? - S Ayakta kalabilmek için direniyoruz eşim 1 saatte vatan haini oldu. Beraat edeli 1 yıl ama biz 3 yıldır üzerimize vurulan damgayı kaldırabilmek için mücadele ediyoruz. İdare mahkemeleri keyfi kararlar veriyor. Uzman erbaşlar KHK ile değil KHK ya ek bir madde ile bakanlık onayıyla sözleşmeleri feshedildi. Bu yüzden ohal komisyonuna başvuramadık. 3 yıl önce İdare mahkemesine dava açtık. 2019 Mart ayında ret kararı tebliğ edildi. Sebep beraat etseler de kışladan çıkmaları onlar için suçmuş. Ama eşim ve diğer uzmanlar "fetö ile irtibat ve iltisaki olduğu DEĞERLENDİRİLDİĞİNDEN" işten çıkarıldılar. Kışladan çıktıkları için değil. Ve bu sözleşme feshi uzman erbaşların savunması alınmadan sorgusuz sualsiz yapıldı. Askerlerin genelinde eşim dahil fetöden beraat ettiler. Aynı davada aynı maddelerle beraat eden subay astsubaylar var. Onlar göreve iade için ohal komisyonuna başvurdular. Bazıları göreve iade edildi ve göreve başladılar üzerlerindeki vatan haini damgasından kurtuldular. Halen görevde olan bir yarbay eşimin ve kışladaki askerlerin darbe emrini duymadıkları yönünde mahkemede ifadesi dahi var. İdare mahkemesi ise beraat eden bütün uzmanlara ret verdi. İstinafa başvurduk sanki bir gelirimiz varmış gibi bir de açtığımız davalar için mahkeme masrafı ödüyoruz. Vatan haini damgası 1 saatte vuruldu, beraat ettik bu damgadan ancak mezarda kurtulacağız gibi. Ama bizim çocuklarımız var. Onlarda bu damgayla yaşıyorlar, yaşayacaklar. Çocuklarımızın geleceği için tek istediğimiz iade'i itibar. O gece atılan mesajlar..... Şimdi vicdanlarımız ile baş başa kalıp lütfen şu soruyu soralım kendimize, bu insanların suçu nedir? Ailelerin isteği doğrultusunda isimleri açıkça yazılmamıştır Röportaj Hasan ARSLAN
Kastamonu'da FETÖ'den yargılanan öğretmen çift beraat etti Kastamonu'da darbe girişiminin ardından açığa alınan ve daha sonra göreve iade edilen öğretmen çift, yargılandıkları FETÖ davasında beraat etti. 1249 Son Güncelleme 1421 Haber Kaynağı AA Haber devam ediyor Haberin devamı Haber devam ediyor Haberin devamı Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, "silahlı terör örgütü üyesi oldukları" iddiasıyla tutuksuz yargılanan ile eşi katıldı. Darbe girişiminin ardından açığa alınan, daha sonra görevlerine iade edilen sanıklar, savunmalarında, suçsuz olduklarını belirtti. Sanık çift, beraat talebinde bulundu. Mahkeme heyeti, sanıkların beraatine karar verdi.
fetö den beraat eden askerler göreve iade